Bir arbitraj ustası olarak tanımlanan Trump aynı ustalığı uluslararası ilişkilerde de gösterebilir mi? Veya onun bu ustalığı göstermesi Dünya’nın ne kadar işine gelir?
Önce arbitraja bakalım: Arbitraj, aynı varlıklar için piyasalar arasındaki fiyat farklılıklarından yararlanmak için kullanılan bir taktiktir.
Her ne kadar alma-satma işlemi de dense Trump’ın bunu dünyaya uyarlanmış bir taktikler dizisine çevireceğini ve uluslararası politikayı buna göre dizayn edeceğini, ya da bilinen iletişim-ilişki üslubunun bu olduğunu söylesek yanlış olmaz.
20 Ocak’a sayılı günler kaldı. Niyet okuyamayız ama Trump o gün yemin ederek göreve başladığında 5 Kasım 2024 seçimleri sonrasında kendi bünyesinde oluşturduğu “zorbalık hakkı”nın hakkını verir mi?
Neden zorbalık anlatalım.
Malum, Danimarka’dan “Grönland’ı almaktan bahsetmesi”, “Kanada başbakanına “vali” hitabıyla “yapay” sınır olarak gördüğü Kanada’yı “ilhak” arzusu”, “Panama Kanalı’nın iadesini talep etmesi”, “Meksika Körfezi’nin adını “Amerika Körfezi” olarak değiştireceğini ilan etmesi” durumun vahametini gösterir mi?
Trump’ın kendi “sataşmalarının” yanı sıra ABD yönetiminde Hükümet Verimliliği Bakanı olarak göreve başlayacak olan Elon Musk da kendine yeni bir sıfat bulmuş durumda: “First Buddy”, yani amiyane tabirle “birinci kanka”. Bizde kankalık kankalıktır, birinci ikinci yoktur, o nedenle biz Mask’a “kankaların kankası” diyebiliriz, öyle ya, ülkemize geldiğinde de “Asrın Lideri”yle kanka oldukları basında yer almıştı.
Bu sıfatı elbette Trump’a yakınlık ekseninde kullanıyor Mask. Ve “Fiili Eş başkan” gibi hareket etmekten de geri durmuyor: Sahibi olduğu eski adıyla Twitter, yeni adıyla kendi marka konseptine uygun bir isim olarak “X” mecrasında Avrupa Hükümetlerini sıraya dizmiş durumda.
Avrupa basınında “Avrupa Siyasetinin Yeni Trolü” olarak da tanımlanan Mask, İngiltere ve Almanya hükümetlerine karşı medya üzerinden açmış olduğu savaşı sürdürüyor. Mask’ın genel tutumunun işçi ve sol partiler ile liberal partileri hedef aldığı, aşırı sağı ajite ederek yükseltmek üzerine kurulu olduğu görülüyor.
Öyle ki, İngiltere Başbakanının görevden alınarak, parlamentonun da Kral tarafından feshedilmesi gerektiğini ifade ederken, hesabından yaptığı bir ankette de şu soruyu soruyor: “Amerika, Britanya halkını despot hükümetten kurtarmalıdır?” Kamuoyu yoklamasına dönüşen ankette İngiliz halkı %58 evet yanıtını veriyor.
Mask, Almanya’da da sahneye çıkıyor ve Die Welt gazetesi için kaleme aldığı yazıda aşırı sağcı Alternatif (AfD) partisinin son umut olduğunu ifade ediyor. Bu neyin son umudu, üzerine düşünmekte yarar var.
Sırada hangi Avrupa ülke-sinin-lerinin olduğunu yakın günlerde göreceğiz.
Çin konusundaki sessizlik ya da Ukrayna’nın Rusya’ya teslimi, ABD’nin Çin ve Rusya ile bir çıkar uzlaşısı içinde olabileceğinin de sinyallerini veriyor.
Geçmişte bir “Arap Baharı” (!) gördü Dünya, ABD’nin dizayn ettiği bir Kuzey Afrika ve halen dizayn etmekte olduğu bir Ortadoğu (BOP) coğrafyasıyla karşı karşıyayız.
Yeni ABD yönetiminin Dünya’yı nereye götüreceği meçhul.
Türkiye’nin yönetim olarak ne karşılıklar veya ödünler vereceğini henüz bilemiyoruz.
Belli ki bu yıl “güç savaşları yılı” olacak. Yeni güç odakları ortaya çıkacak. Taraflar belirecek ve oyuncular yeni kurulan oyunda yerlerini alarak oynamak istedikleri rolleri oynayacaklar.
Belli ki yine insanların canı yanacak, yakılacak.
İnsanlar gerek yaşadıkları coğrafyadan, gerek inanışlarından, mensup oldukları tabiiyetlerinden sorumlu tutulacaklar.
Etiket savaşlarının çıkış sürecinde, ayrıştırmaların yükseldiği bir dönem yerine umutlarımızı gerçek kıldığımız; insanların eşit birer dünya yurttaşı olduğu, özgür bireyler olarak ve kardeşçe yaşadıkları bir dünyanın uzak olmadığını yinelemek istiyorum.