İnsanlar neden mutlu değil?
Çünkü insanı mutsuz eden bir sistem var!
Bir düzendir kurulmuş gidiyor.
İnsana da bu düzene uymak kalıyor.
Bu çark döngüsünde yaşayıp giderken kendinize ait “müstakil” aklınızla bunları sorguladığınız oldu mu?
Evet, “müstakil akıl”…
Dışarıdan aldığı tüm veri ve bilgileri kendi mantık potasında eriterek kendine özgü düşünceler üreten aklımız…
Üretim, bir bilgi, disiplin ve emek işidir. Düşünce üretmek de öyledir.
Düşünen insan yorulur, çünkü bir emek, enerji ve zaman harcar.
Fakat insan bu yorucu eylemden genellikle kaçınır.
Başkalarının ifade ve yorumlarını, belletilmiş olanı kullanmak kolayına gider.
Bu kolaylık da zamanla bir yaşam biçimine, yani bir alışkanlığa dönüşür.
Kötü, çok kötü bir alışkanlık…
Ve bu kötü alışkanlık da tüm hayatımızı yönetir.
Bize sunulan hayatı da o şekilde kabullenir ve yaşarız.
Sorgusuz, sualsiz…
Sistem bizi her gün aynı saatte çalıştırır, aynı saatte aynı işleri yaparız.
Hayattan alıp vereceklerimiz bu kısır döngü içerisinde yaşanır.
Aslında insan- robot, robot- insan tanımlaması yanlış olmaz.
Ve zamanla verimsizleşen ve maliyet yükü artan bu biyolojik robotları (insanı) yapay olanlarıyla değiştirmek gündeme gelir.
Bu sistem içerisinde neyi düşünüp neyi hayal ettiğimizin bir anlamı da kalmamıştır.
Bu şekilde hep başkalarının hayatını yaşarız.
Öyle ki, başkalarının hayalleri bizim ideallerimize dönüşmüştür.
Yaşamı bir skalaya dönüştürdüğünüzde kaçta kaçını kendimize ayırabiliyoruz?
Yaşam dediğimiz şeyin kendi biricik hayatımız olduğunu görebiliyor muyuz?
Günlük akışta kaç saati çalışarak, kaç saati trafikte geçiriyoruz?
Başka bir ifadeyle hayatımızın kaç saatini, gününü ve sonunda ömrümüzü; kendimizden çalıyoruz?
Bu günlerde Dünya farklı biçimlere evrilirken siz de kendi dönüşümlerinizi yaratmaya, yeni yaşam biçiminizin hayallerini kurgulamaya başlayın.
Yeni adımlar, yeni girişimler…
Öngörüler: Hayat daha sade, daha basit yaşamayı işaret ediyor…