“Marka kent” olabilmenin ön koşulu bir kent imajının yaratılmasından geçer. Bir kentin imajının doğru oluşması da sahip olduğu “kentsel kimlik”te saklıdır. “Kentsel kimlik” dediğimizde o kentin sahip olduğu “çevresel ve toplumsal” yapıyı anlıyoruz.  Kendine özgü bir coğrafya –iklimi, bitki örtüsü, topoğrafyasıyla-  içerisinde oluşan mimarisi, tarihi, kültürel yapısı, insanların yaşam biçimleri, folklorik gelenek ve görenekleri, yeme-içme kültürü, giyim-kuşamı, görece inanç biçimleriyle kent kimliğinin oluşmasında nitelik unsurları oluştururlar. Ülkemizin her kenti, kendi coğrafi özelliklerini taşıyan özgünlüklere sahiptir.  Aydın ilimizin de öne çıktığı çok değeri var. Ama hala tanıtıma muhtaç. Marka ürünler de yaratılsa kendi başına yeterli değil. Aydın il olarak “baştan yaratılmayı” ve o oranda “sıkı bir sürekli tanıtımı” hak ediyor.  İnsan belleği unutur, ancak siz onu sürekli, düzenli bir akışla tanıtım vitrininde tutarsanız, bir ölçüde o seviyeye taşımış olursunuz. Bir kentin imajı, sahip olduğu tüm değerler bütünüdür.  Tüm bu değerlerin eksiksiz ortaya konması, algıların daha güçlü oluşmasını sağlayacaktır. Dünyada marka kentlere baktığımızda hemen birkaç kent akla gelir.  Elbette hedef, dünya kenti olmakla birlikte ülkemiz sınırları içerisindeki örneklerden de yola çıkabiliriz.  İstanbul’u saymazsak bunların başında bir Eskişehir sanki tüm ülke için bir örnek oluşturuyor.  Bir kentin yeniden yaratımı bu olsa gerek diyor insan.  Bu da yüksek bir vizyonla hareket etmekten geçiyor. Yoksa Anadolu’muzun birçok kentinde olduğu gibi “küçük kentin küçük insanları” halk deyişiyle yaşamak kaçınılmaz. Bir değer yaratmak, kalıcı bir değeri yaratmak ve bunu değerler bütününe dönüştürmek; sonra dönüp eserine vakur bir gururla bakmak… Çoğu kentimizde olduğu gibi Aydın da bölgesel tarım ürünleri, yöresel yemekleri ve tarihi eserleriyle görünürde.  Örneğin bir Trabzon denildiğinde akla ilk Sümela Manastırı ve hamsi yemekleri gelir. Gaziantep’i zengin mutfağıyla bilirdik, şimdi bir de Zeugma’sı var. Öylece birçok ilimizi daha saymak mümkün. Aydın denildiğindeyse, akla önce Efelik kültürü geliyor.  Bu kültürün öne çıktığı, parladığı süreç, Milli Mücadele dönemi.  Antik kent sayısına baktığımızda ise Aydın, büyük bir zenginliğe sahip. Bu kentler içerisinde en başta gelenlerinden biri Afrodisias. İyi ki Ara Güler bu topraklara gelmiş diyoruz. Usta her ne kadar fotoğrafın sonunda “sanat” sözcüğünü özenle kullanmasa da, bir sanat dalı olarak fotoğrafla bu kenti tüm ülkeye ve dünyaya tanıtmış durumda. Aydın’ın her ilçesinde bir ya da daha çok antik kentle karşılaşmak mümkün. Örneğin, merkez ilçe konumunda olan il merkezi Efeler de Tralleis antik kenti var. Halk arasında Üçgözler olarak anılıyor. Bu antik kentin bir Afrodisias örneğinde olduğu gibi bir turist çekim alanına dönüştürülmesi gerekiyor.  Kuşadası kalkışlı turizm otobüslerinin transit olarak Pamukkale’ye geçişlerinden önce il merkezi Aydın’a da yönlendirilerek bir tur planlaması yapılması kent ekonomisine katkı vereceği gibi, marka değeri oluşturulması açısından da önemlidir. Bilinirliliği arttırır, algıyı güçlendirir. İl merkezinin hak ettiği cazibeye kavuşması, iç ve dış turist akışının arttırılarak kentin canlandırılması ilk hedef olmalıdır. Bunun için ilk planda yapılması gerekenlerin pratikte ve hızlı bir biçimde devreye sokulması gerekmektedir. Tralleis, kent turizmi açısından gezilebilir bir antik kent alanı haline getirilmelidir. Kentsel imaj kavramından söz ederken sadece tarihi eserlere, antik kentlere kısıtlı bir köşede yeteri kadar yer ayırmak mümkün olmayabilir ama biz bunları belirtmeye devam edeceğiz. “Aydın; Marka Kent!” ülküsüyle düşünen ve bu yönde doğru, kalıcı adımlar atmaya devam eden bir anlayışa gereksinim var. Bu kentte yaşayan herkesin yaşadığı topraklara karşı böyle bir sorumluluğu var.