avcılar escort
Rıdvan Eşin
Esnaf Odaları Bidliği
Le Pain
Hasan Öğdüm
Köşe Yazarı
Hasan Öğdüm
 

GÜÇ SARMALININ KISKAÇLARINDAKİ DÜNYA BİR YOK OLUŞA DOĞRU MU SÜRÜKLENİYOR?

Dünya karışıyor. İnsanoğlunun bitmek tükenmek bilmeyen bu hırsı, dünyayı daha da karıştıracak gibi duruyor. Tüm bu kaosun nedeni, insanın gücü elinde tutması. Çünkü güç, dünyayı yönetir. Güç, dünyanın sahip olduğu tüm kaynaklar olduğu gibi, devletlerin elini güçlü tutan yapının tümüdür. Gerek doğal kaynaklar gerek finansal yapıdaki aidiyetler, bu gücün ana öğeleridir. Tarih içerisinde güce sahip olanların tüm diğerlerini ezip geçtiğini görüyor ve böylelikle, bu acımasızlık potasında eriyen, yitip giden hayatlar, toplumlar ve kültürlerle karşılaşıyoruz. Hemen hepsi, bu metot ile birer birer tarih sahnesinden silinip gitmişler. Güce sahip olanlar, kendilerinden olmayan tüm güçsüzleri alt edip, tarihin derinliklerine gömmüşler. Bütün bunlar olup biterken kimse, kardeşçe, sevgi dolu bir dünya kuralım dememiş. Bunu deneyenler de kötücül gücün tesirlerinden nasiplerini bir bir almışlar. Paylaşmak yerine sahiplenmek, sahiplenirken de yıkıp yok etmek, âdeta insanın doğası haline gelmiş. Doğası kendinden olmayan, özüne aykırı yaşayan bir dünya düzeni de böylelikle, bu şekilde kurulmuş. Bölük bölük, öbek öbek ayrı duran insanlar topluluğu, bir çıkarsal fayda anlayışını hayat biçimi olarak benimsemiş. Özünden uzaklaşan insanlığın geldiği bu noktada dünya bir melodram sahnesine dönüşmüştür. Şiddetin egemen olduğu; iletişimin kurulamadığı anlarda, şiddetin devreye girdiği bir hayat yaşanıyor. İnsanlar arasındaki bu dengesiz ilişki biçimi, hayat biçimine dönüşmüş durumda. Aile içinde başlayan bu anlayış, günlük hayatta her mecrada kendini göstermekle kalmayıp, toplumsal bir hastalık olarak karşımıza çıkıyor. “Gücü, gücü yetene” anlayışının, ne yazık ki, doğal toplumsal bir refleks haline geldiğini görüyoruz. Ego, hırs, kibir, insanlığı tükenme noktasına getirirken, onu bir yok oluşa doğru sürüklemekte. Benden, bizden olmayan anlayışı, hoşgörüsüzlük, güç bende istediğim gibi yönetir, istediğim gibi cezalandırırım. Ne kimselere hesap veririm ne de kimseler benden hesap sorabilir şeklindeki yaygın yanılgı, bir şekilde sahip olunan gücü fütursuzca kullanmaya dair tehlikeli tutku, zehirli bir sarmaşık gibi insanoğlunu sarmış durumda. Oysa, sahip olunan gücün bu şekilde bir diğerine karşı kullanılmamasına dair durum, insanın insan olması, dolayısıyla sahip olduğu bir yaradılış erdemine karşılık geldiği gibi, temel insan hak ve özgürlüklerinin de korunan içeriğini oluşturmakta. Esasen insan, bu şeytansı kibir ile, yaşamı avuçlarının içinde, istediği gibi tasarlayabileceği, ona istediği gibi hükmedebileceği yanılgısı içinde. Oysa her şeyin bir temeli vardır. Tüm sorular bir sebebe dayanmaktadır. Hayatta iyi şeyler üretemeyenler, bir yok oluşun temellerini hazırlarlar. Bu kötücül anlayışın temelinde de sözde saygısız davranma hürriyetine sahip olma düşüncesi yatar. Erich Fromm, “toplum, üyelerinin çoğunu yeterince besleyemiyorsa, toplumsal huzursuzluğu önleyebilmek için, hastalıklı bir narsisizmle doyum sağlamak zorundadır.” der, Sevginin ve Şiddetin Kaynağı adlı eserinde. Ve ekler, “saldırgan nitelikte olan savaşların, kendilerini haklı göstermek için, tehdit ve korku öğelerinden yararlanarak, savunma amaçlı ‘tepkisel şiddet’ kisvesi altında sunuldukları görülmektedir.” Zülfü Livaneli’nin müziği ile gönüllere giren, “Dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak her şey” dizelerinin ifade ettiğini anlayabilmemiz için; ilk bölümünün Dostoyevski’nin Budalasında, ikinci bölümünün ise, Sait Faik’in “Alemdaı’nda Var Bir Yılan” öyküsünde geçtiğini bilmemize gerek yok. Bilmemiz gereken tek bir şey var: Dünyayı güzelliğin kurtaracağı ve o güzelliğin de sevgi olacağı...
Ekleme Tarihi: 13 Şubat 2025 - Perşembe

GÜÇ SARMALININ KISKAÇLARINDAKİ DÜNYA BİR YOK OLUŞA DOĞRU MU SÜRÜKLENİYOR?

Dünya karışıyor. İnsanoğlunun bitmek tükenmek bilmeyen bu hırsı, dünyayı daha da karıştıracak gibi duruyor.

Tüm bu kaosun nedeni, insanın gücü elinde tutması. Çünkü güç, dünyayı yönetir.

Güç, dünyanın sahip olduğu tüm kaynaklar olduğu gibi, devletlerin elini güçlü tutan yapının tümüdür. Gerek doğal kaynaklar gerek finansal yapıdaki aidiyetler, bu gücün ana öğeleridir.

Tarih içerisinde güce sahip olanların tüm diğerlerini ezip geçtiğini görüyor ve böylelikle, bu acımasızlık potasında eriyen, yitip giden hayatlar, toplumlar ve kültürlerle karşılaşıyoruz. Hemen hepsi, bu metot ile birer birer tarih sahnesinden silinip gitmişler. Güce sahip olanlar, kendilerinden olmayan tüm güçsüzleri alt edip, tarihin derinliklerine gömmüşler.

Bütün bunlar olup biterken kimse, kardeşçe, sevgi dolu bir dünya kuralım dememiş. Bunu deneyenler de kötücül gücün tesirlerinden nasiplerini bir bir almışlar.

Paylaşmak yerine sahiplenmek, sahiplenirken de yıkıp yok etmek, âdeta insanın doğası haline gelmiş.

Doğası kendinden olmayan, özüne aykırı yaşayan bir dünya düzeni de böylelikle, bu şekilde kurulmuş. Bölük bölük, öbek öbek ayrı duran insanlar topluluğu, bir çıkarsal fayda anlayışını hayat biçimi olarak benimsemiş.

Özünden uzaklaşan insanlığın geldiği bu noktada dünya bir melodram sahnesine dönüşmüştür.

Şiddetin egemen olduğu; iletişimin kurulamadığı anlarda, şiddetin devreye girdiği bir hayat yaşanıyor.

İnsanlar arasındaki bu dengesiz ilişki biçimi, hayat biçimine dönüşmüş durumda. Aile içinde başlayan bu anlayış, günlük hayatta her mecrada kendini göstermekle kalmayıp, toplumsal bir hastalık olarak karşımıza çıkıyor.

Gücü, gücü yetene” anlayışının, ne yazık ki, doğal toplumsal bir refleks haline geldiğini görüyoruz.

Ego, hırs, kibir, insanlığı tükenme noktasına getirirken, onu bir yok oluşa doğru sürüklemekte.

Benden, bizden olmayan anlayışı, hoşgörüsüzlük, güç bende istediğim gibi yönetir, istediğim gibi cezalandırırım. Ne kimselere hesap veririm ne de kimseler benden hesap sorabilir şeklindeki yaygın yanılgı, bir şekilde sahip olunan gücü fütursuzca kullanmaya dair tehlikeli tutku, zehirli bir sarmaşık gibi insanoğlunu sarmış durumda.

Oysa, sahip olunan gücün bu şekilde bir diğerine karşı kullanılmamasına dair durum, insanın insan olması, dolayısıyla sahip olduğu bir yaradılış erdemine karşılık geldiği gibi, temel insan hak ve özgürlüklerinin de korunan içeriğini oluşturmakta.

Esasen insan, bu şeytansı kibir ile, yaşamı avuçlarının içinde, istediği gibi tasarlayabileceği, ona istediği gibi hükmedebileceği yanılgısı içinde.

Oysa her şeyin bir temeli vardır. Tüm sorular bir sebebe dayanmaktadır. Hayatta iyi şeyler üretemeyenler, bir yok oluşun temellerini hazırlarlar. Bu kötücül anlayışın temelinde de sözde saygısız davranma hürriyetine sahip olma düşüncesi yatar.

Erich Fromm, “toplum, üyelerinin çoğunu yeterince besleyemiyorsa, toplumsal huzursuzluğu önleyebilmek için, hastalıklı bir narsisizmle doyum sağlamak zorundadır.” der, Sevginin ve Şiddetin Kaynağı adlı eserinde.

Ve ekler, “saldırgan nitelikte olan savaşların, kendilerini haklı göstermek için, tehdit ve korku öğelerinden yararlanarak, savunma amaçlı ‘tepkisel şiddet’ kisvesi altında sunuldukları görülmektedir.”

Zülfü Livaneli’nin müziği ile gönüllere giren, “Dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak her şey” dizelerinin ifade ettiğini anlayabilmemiz için; ilk bölümünün Dostoyevski’nin Budalasında, ikinci bölümünün ise, Sait Faik’in “Alemdaı’nda Var Bir Yılan” öyküsünde geçtiğini bilmemize gerek yok.

Bilmemiz gereken tek bir şey var: Dünyayı güzelliğin kurtaracağı ve o güzelliğin de sevgi olacağı...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (3)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
EmreY
(13.02.2025 17:16 - #72455)
Sevgili Hasan, kalemine ve yüreğine sağlık. Hislerimizn tercümanı oldun.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
EmreY
(13.02.2025 17:16 - #72456)
Sevgili Hasan, kalemine ve yüreğine sağlık. Hislerimizn tercümanı oldun.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Yusuf Babayiğit
(13.02.2025 23:14 - #72458)
Kalemine sağlık arkadaşım
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
avcılar escort