Dostluk bazen bir ömür aranıp da bulunamayan, bazen bulunsa da değeri kaybedilince anlaşılandır.
Dostluk, sevgidir, güvendir, üzüldüğünde sığındığın kapıdır.
İnsanlık tarihi de ihanete uğramış dostlukların hikayeleriyle doludur.
Dostun yapacağı en küçük incitme düşmanın zarar vermesinden daha acıdır.
Pir Sultan Abdal, “şu ellerin taşı bana hiç değmez / ille de dostun bir tek gülü yaralar beni” diyerek çok güzel ifade etmiştir.
Dostluk çok ender ve zor bulunur, bulunca da kaybetmemek, değerini çok iyi bilmek gerek.
Dostluk hayatın ince noktasında, elekten geçtiğin dönemde sınanmış bir ilişkidir.
Elekten geçerken, hayatın kırılma noktasındayken yanında dimdik durup sana destek olandır dost.
Genç adamın biri sürekli babasına benim de senin gibi dostlarım var dermiş.
Babası da öyle çok dost olmaz gerçek dost ya bir ya ikidir der, sürekli tartışırlarmış.
Bir gün baba bir koyun kesip çuvalın içine koymuş, çuvaldan kanlar akıyormuş, sanki bir adamı kesip çuvala koymuş gibi.
Hadi al kanlı çuvalı git dostlarına der.
Delikanlı kanlı çuvalı alıp en yakın dostuna gider, kapıyı çalar, dostu delikanlıyı kanlı çuvalla kapıda beklediğini görünce kapıyı delikanlının suratına çarpar.
Delikanlı tek, tek dostum dediği kişilerin kapısına gider, hepsi de kanlı çuvalı görünce kapıyı delikanlının suratına çarpar.
Delikanlı üzgün ve kırgın eve dönüp babasına sen haklıymışsın baba der.
Dost yokmuş bu dünya da ne sana ne de bana der.
Baba hayır evlat benim bildiğim bir dostum var şimdi ona git der.
Delikanlı alnından terler çuvalından kanlar akarak gider baba dostuna.
Baba dostu delikanlıya hemen içeri alır, giderler arka bahçeye çuvalı gömerler, üzerine de toprak serpip, sarımsak dikerler belli olmasın diye.
Delikanlı gider babasına işte baba gerçek dost buymuş der, ama babası dur daha belli olmaz der.
Baba oğluna sen yarın git ona hiç yoktan kavga çıkar, iki tokat at, sonra olanları gel bana anlat der.
Delikanlı istemeden iki tokat atar babasının dostuna.
Tokat yiyen dost der ki git söyle babana biz iki tokada sarımsak tarlasını satmayız.
Her daim güven duyulan ve hepimizin istediği dostluk budur işte.
Bizler imtihan dünyasındayız, ne ekersek onu biçeriz.
Sorarız kendimize canımızı yakanların canı yanmayacak mı diye?
Öyle içimizi acıtırlar ki dost gibi görünen düşmanlar.
Bir yerden sonra alışıyor insan dost gibi görünen düşmanlara üzülmüyorsun bile, insanoğlu çiğ süt emmiş, her şey beklenir.
İnsanların kabiliyetsiz, beceriksiz olması bir kusur değil, karaktersiz olması bir kusurdur.
Dost acı söyler denir, bence acı söyleyen dost değil, doğruyu gösteren dosttur.
Dostluk ve ihanet, siyahla, beyaz gibidir.
İyi günün de yanında, kötü gününde senden kaçan iki yüzlüdür.
İhanetin en ağırı her zaman en çok güvendiğimizden gelir.
Yüreğimizi görmeyenlere en güzel yıllarımızı harcatmayalım, biz bir çok kişinin belki de en güzel hayaliyiz değmeyenlerin hikayesi olmayalım.