Aydın kuzeyinde İzmir, güneyinde Muğla, doğusunda Denizli ve batısında da Ege denizi ile jeopolitik olarak çok önemli bir yerdedir. Kuşadası, Didim gibi sahilleriyle ve binlerce yıllık tarihi mekânlarıyla ünlü olan şehrimiz, turizm ve ticaret anlamında hak ettiği yerde değildir.
Aydın ilinin marka kent olması için tarihi, turistik ve simgesel yerleri çok iyi tanıyıp, tanıtmalı ve koruyup, geliştirmeliyiz.
Bu hafta Karpuzlu ovasına hakim bir tepede yer alan, Karyalı Kraliçe Ada’nın şehri olarak da anılan Alinda Antik Kentine gittim. Dört tarafı uçurumlarla çevrili ve yaklaşık 180 metre yüksekliğinde bir tepe üzerinde kurulu olan Alinda Antik Kenti sunduğu harika panaromanın yanı sıra kalıntılarıyla da etkileyici bir yerleşmedir. Antik kentte günümüze kadar kazı çalışması yapılmamış olsa da ayakta kalan yapılarının sağlamlığı ve görkemi herkesi büyülemeye yeterli. Göz alabildiğince uzanan ovanın güzelliği yanında kentin günümüze ulaşan surları, kemeri ve küçük anfi tiyatrosu kesinlikle görülmeye değer. Zeytin ağaçları ve dev kayalar güzel bir görsellik sunmakta. Geziden dönüşte yorgun ama mis gibi dağ havasını içime çekmenin huzuruyla köy kahvesine inip çayımı yudumlayıp hem dinlenme hem de köylülerle sohbet imkanı buldum. Özellikle doğa severler için ziyaret etmeye değer bir mekan.
Haftaya başka bir mekan tanıtımı ile görüşmek üzere…