Günümüzdeki popüler tartışma başlıklarından biri de boşanma sonucu yoksulluğa düşen taraf lehine hükmedilen ‘yoksulluk nafakası’dır. Toplumda nafaka boşanma neticesinde erkek tarafından kadına verilen bir ücret olarak benimsenmiş olsa da kanunlarımız cinsiyet ayrımı gözetmeksizin, yoksulluğa düşen tarafa talebi halinde hükmedileceğini düzenlemiştir. O halde, toplumumuzda neden nafakanın yalnızca kadınlara verildiği düşünülmektedir?
Günümüzde hala daha birçok kız çocuğu okutulmamakta, kadınların eşleri ya da aileleri tarafından çalışma hayatı engellenmekte ya da doğum yapması neden gösterilerek iş hayatından uzaklaştırılmaktadır. Kanunlar önünde her bir vatandaş eşit olmasına karşın ne yazık ki iş hayatında eşit koşullar altında çalışılmamaktadır. Hala daha erkek çalışanların yükselmesi kadın çalışanlara göre daha kolay ve zahmetsiz olmakla birlikte erkek çalışanların maaşları da birçok kadın çalışana göre daha fazla olmaktadır. Toplumsal ve iş hayatındaki cinsiyet eşitsizliği nedeni ile birçok kadın eşinden daha az maaş ile çalışmakta yahut hiç çalıştırılmamaktadır. Bu nedenle günümüzde boşanma sonucu yoksulluğa düşen taraf genellikle ve ne yazık ki kadın taraf olmaktadır. Nafaka bir cezai yaptırım yahut tazminat değildir. Evlilik birliği içerisinde yalnızca maddi gücü elinde bulundurması nedeni ile kişiye muhtaç olunmasının önüne geçen yegâne bir koruma olan nafaka, toplumdaki her bir vatandaş için çok önemli ve gereklidir.
4271 sayılı Türk Medeni Kanunumuzun 175. maddesinde düzenlenen yoksulluk nafakası şu şekilde tanımlanmıştır:
"Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz."
İlgili madde metninden de anlaşılacağı üzere nafaka yükümlüsü kusursuz dahi olabilir. Önemli olan nafaka talep eden kişinin kusurunun daha ağır olmamasıdır.
Kanun maddesinde bahsedilen "yoksulluğa düşen taraf" kavramından anlaşılması gereken, kişinin malvarlığı ile geçimini ve ihtiyaçlarını karşılayamamasıdır. Yoksulluk kavramı her olay için ayrı ayrı değerlendirilmesi gereken bir durumdur. Ayrıca sadece yoksulluğa düşmüş kişiler değil aynı zamanda boşanma neticesinde yoksulluğa düşmesi muhtemel olan kişiler de nafaka talep edebilir.
Nafaka miktarı her olay için ayrı değerlendirilmektedir. Tarafların sosyo-ekonomik durumu miktar belirlemede önemli bir husustur. Genellikle nafakanın miktarı, nafaka yükümlüsünün maaşının 1/4 şeklinde hükmedilse de hâkim takdirine bağlı değişkenlik gösterebilmektedir.
Boşanma davanız görülmüş ancak yoksulluk nafakası talep etmemiş iseniz boşanma kararınız kesinleşmesinden itibaren 1 yıl içerisinde ayrı bir nafaka davası açarak bu talebinizi ileri sunabilirsiniz. Türk Medeni Kanunumuzun 178. maddesi uyarınca işbu 1 yıllık süre zamanaşımı süresidir. 1 yılı geçirmeden işbu davayı açmanız gereklidir.
Nafaka talebinizi ileri sunarken aynı zaman yıllık artış oranı da talep etmenizde yarar vardır. Zira yıllar içerisinde mahkeme tarafından hükmedilen nafaka cüzi bir rakam olarak kalacak, giderlerinizi karşılamaya yetmeyecek ve yeniden dava açmak zorunda kalacaksınız. Bu tür davalar ise nafaka artış davalarıdır. Bu nedenle yeniden dava açmak yerine talebinizi ileri sunduğunuz boşanma davanızda ayrıca yıllık artış oranı belirlenmesini talep edebilirsiniz.
Nafaka süresiz olarak bağlanmakla birlikte bazı hallerde kendiliğinden bazı hallerde ise talep ile son bulmaktadır. Örneğin taraflardan biri vefat eder ise ya da nafaka alacaklısı yeniden evlenirse nafaka kendiliğinden sona ermektedir. Nafaka alacaklısı evlenme olmaksızın fiilen başkası ile yaşaması ya da yoksulluğunun ortadan kalkması halinde ise nafaka yükümlüsünün talebi ile mahkeme kararı sonucu kalkmaktadır.
Boşanma davası ya da nafaka artış davası açmak istiyor ancak maddi imkânsızlık nedeniyle avukat ile çalışamıyorsanız bulunduğunuz bölgedeki Baroya müracaat ederek ve istenilen evrakları temin ederek kendinize ücretsiz avukatlık hizmeti de sağlayabileceğinizi hatırlatmak isterim.