Trafik kazası ne yazık ki günlük hayatta çok sık karşılaşılan bir veya birden fazla aracın karıştığı ölüm, yaralanma ve maddi zararla sonuçlanmış olan olaydır. Çoğunlukla kurallara uymama, yeterli tecrübeye sahip olmama, aşırı hız ve dikkatsizliğin sebep olduğu kazaların maalesef ağır sonuçları olmaktadır. Trafik kazası neticesinde ölüm, yaralanma gibi bedensel zararlar haricinde kaza yapan kişilere veya üçüncü kişilere ait ev, araba, arazi gibi malvarlıklarında da maddi zarar meydana gelebilir. Bu zararlara karşı maddi ve manevi tazminat davası açmak mümkündür.
Kimler bu davayı açabilir? Tazminat davasını, kazanın mağduru hayatta ise kendisi, vefat etmişse onun vefatından zarar gören yakınları açabilir. Mağdurun yakınları ifadesinin kapsamına eşi, çocukları, annesi, babası, kardeşi, nişanlısı, bakım ve desteği altındaki kişiler girmektedir. Yine bu kişiler, mağdurun ölmeden önce açmış olduğu tazminat davasını devam ettirebilirler. Davanın davalısı ise kazada kusuru bulunan karşı taraf olacaktır. Aracın sürücüsü dışında KTK kapsamında aracın sahibi ve işleteni de tazminat sorumlusudur. Ayrıca böyle davalarda sigorta şirketinin de sorumlu olacağı açıktır.
Karayolları Trafik Kanunu‘na göre trafik kazasına karışan aracın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (Trafik Sigortası) ve poliçe kapsamına göre İhtiyari Mali Mesuliyet Sigortası (Kasko Sigortası) hangi sigorta şirketi tarafından yapılmışsa o sigorta şirketi zararlardan sorumludur. Trafik Sigortası diğer adıyla zorunlu mali sorumluluk sigortası, sigorta ettirenin üçüncü kişilere verdiği zararı karşılamak amacıyla oluşturulan bir sigorta türüdür. Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasını yaptırmayan araçların trafiğe çıkması yasak olsa da uygulamada trafik sigortası bulunmayan araçlar kaçak olarak trafiğe çıkmakta ve ne yazık ki kazaya karışmaktadır. Böyle bir durumda ne olacaktır? Üçüncü kişilerin mağdur olmasını engellemek amacıyla kanunumuz güvence hesabını kurmuştur. Dolayısıyla kazaya karışan araçların trafik sigortası bulunmadığında ya da kazaya karışan araçlar tespit edilemediğinde güvence hesabından zararların tazmini istenebilir.
Sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğundan bahsetmişken Anayasa Mahkemesi’nin 2019/40 Esas sayılı 17.07.2020 tarihli iptal kararına da değinmek gerekecektir. 2016 yılında yapılan düzenlemeyle trafik sigortasında ödenecek tazminatların genel şartlar ile belirlenmesine imkan tanınmıştı. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı ile birlikte tazminat hesaplamasının ancak kanunla olabileceğine hükmedildi. Dolayısıyla hesaplanmalarda tek taraflı olarak hazırlanan genel şartlar değil, KTK ve Borçlar Kanunun haksız fiile ilişkin hükümleri dikkate alınacaktır.
Trafik kazalarında tazminat talebinde bulunmak için asıl önemli nokta süre konusudur. Kanunda belirtilen zamanaşımı süreleri geçtiği takdirde hak kayıpları yaşanabilmektedir. Buna göre mağdur, zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl içinde dava açmalıdır. Eğer zararı ve faili öğrenemediyse, dava açma hakkı kazanın meydana geldiği tarihten itibaren 10 yıl sonra zamanaşımına uğrayacaktır. Bazı kazaların suç teşkil etmesi ise zamanaşımı sürelerini değiştirmektedir. Böyle durumlarda tazminat davası açma süresi o suç için ceza kanununda öngörülen zamanaşımı süresi olacaktır. Dolayısıyla herhangi bir mağduriyet yaşamamak için sürelere dikkat edilmelidir.
Tazminat davasında neler talep edilebileceği de önemli bir sorundur. Ölümlü bir trafik kazası söz konusu ise; ölenin yakınları ölüm neticesinde duydukları elem ve acı duyguları nedeniyle manevi tazminat talep edebilir, destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilirler. Ayrıca ölenin her türlü cenaze gideri, ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri karşı taraftan istenebilecektir. Eğer yaralanmalı bir kaza söz konusu ise, yaralanan kişi manevi tazminat isteyebileceği gibi her türlü tedavi gideri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıpları talep edebilir. Yaralanan kişinin yakınları maddi tazminat talebinde bulunamaz ancak, yaralanan kişi ağır bedensel bir yaralanma veya uzuv kaybına maruz kalmışsa yakınları da manevi tazminat talebinde bulunabilir.
Önemle belirtmek gerekir ki tazminat davaları, davacı için hiçbir zaman zenginleşme aracı olmamalıdır. Dolayısıyla hesaplamalar büyük bir titizlikle yapılmalıdır. Manevi tazminat için tarafların kusur durumu, sosyal ekonomik durumu, hakkaniyet kuralları gözetilerek hesaplama yapılırken, maddi tazminat hususunda doğrudan uğranılan zarar ve kusur oranı dikkate alınmaktadır.
Bu tür davalarda tazminatı etkileyen birçok unsur bulunduğu için bir avukat yardımıyla hareket etmek daha yararlı olacaktır.
Bu yazının hazırlanmasında emeği olan değerli stajyerim Stajyer Avukat İlayda SARICA’ ya çok teşekkür ediyorum. Ayrıca ULU ÖNDER GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ü aramızdan ayrılışının 82. Yılında saygı, özlem ve minnetle anıyorum. Emaneti namusumuz, devrimleri ışığımızdır. Ruhun Şad Olsun ATAM. 10.11.2020