Rıdvan Eşin
Esnaf Odaları Bidliği
Le Pain
Av. Arb. Cengiz Ayözen
Köşe Yazarı
Av. Arb. Cengiz Ayözen
 

Ohal Khk’ları İle İhraç Edilme Ve Mesleğe Geri Dönme Sorunu

Etkisi hala çeşitli şekillerde devam eden darbe teşebbüsünün ardından hem hukuksal alanda hem sosyal yaşantıda olağanüstü bir döneme girilmiştir. Meslekten uzaklaştırma, görevden ihraç gibi idari işlemlerin yanı sıra ceza yargılamalarının da toplumsal hayata sirayet eden etkileri olmuştur. OHAL kapsamında yayımlanan KHK’lar ile 125.678’i kamu görevinden çıkarma olmak üzere toplam 131.922 tedbir işlemi gerçekleştirilmiştir. Doğrudan KHK’lar ile tesis edilen, kamu görevinden çıkarma, yurtdışı öğrencilikle ilişiğin kesilmesi, emekli personelin rütbelerinin alınması ile kurum ve kuruluşların kapatılması işlemlerine ilişkin başvuruları değerlendirip karara bağlamak üzere 22 Mayıs 2017 tarihinde göreve başlayan OHAL Komisyonuna yapılan başvuru sayısı ise 126.630’dur. Komisyon tarafından 99.140 ret olmak üzere toplam 112.310 karar verilmiştir. Açıkça tespit olunacağı üzere; OHAL KHK’ları ile gerçekleştirilen işlemler ile toplumda sayıca önemli bir kesimi ilgilendiren idari işlemler tesis edilmiş ve bu doğrultuda süreçten doğrudan ya da dolaylı etkilenen yüz binlerce kişi söz konusudur. OHAL KHK’larının etkisinin sirayet ettiği kişiler, aileler sadece bir sayıdan ibaret olmamakla birlikte bu yazımızda yapılan idari işlemlerin hukuki boyutunu değerlendireceğiz. Hukukumuzda bir kamu görevlisinin kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin usul ayrıntılı olarak düzenlenmiş olsa da 15 Temmuz darbe girişimi sebebiyle sürecin daha hızlı işlediği alternatif olarak 667 sayılı KHK md.4’te kamu görevinden çıkarma usulü ayrıca düzenlenmiştir. Buna rağmen söz konusu usuller kullanılmamış ve kural olarak düzenleyici bir işlem niteliğinde olan KHK’larla doğrudan birer işlem tesis edilmiş, çıkartılan bazı OHAL KHK’larının eklerinde ihraç edilen kamu personeli liste halinde yer almıştır. Özellikle ihraç ve görevden uzaklaştırmaya ilişkin yayınlanan toplu listelerin binlerce kişiyi aynı anda kapsaması, ardından hak ihlali olduğu iddialarını beraberinde getirmiştir. Anayasa Mahkemesi ise KHK’lar ile ilgili vermiş olduğu kararda içtihadını değiştirmiş, OHAL KHK’larının AYM tarafından denetlenmesinin mümkün olmadığını, denetim yetkisinin münhasıran TBMM’ye ait olduğunu belirtmiştir. Anayasa Mahkemesi iki üyenin meslekten çıkartılması hakkındaki kararında, ihraç işlemlerine ilişkin değerlendirmelerde bulunmuş, ihraç tedbirinin uygulanması için üyelik ya da mensubiyet derecesinde bir bağlantıya ihtiyaç bulunmadığına, kişilerin terör örgütleri ve milli güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu belirtilen yapılarla birlikte hareket ettiği kanaatine varılmasının yeterli olduğuna hükmetmiştir. Tesis edilen idari işlemin ölçülü olması anayasal bir zorunluluk olmakla birlikte, darbe teşebbüsünün üzerinden aylar geçtikten sonra kamuda görevli çeşitli meslek mensuplarından olan kişilerin idari soruşturmanın sonuçlanması beklenmeden derhal kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin tedbirin; ne denli gerekli ve ölçülü bir tedbir olduğu, bireysel idari işlemlerin bir düzenleyici işlem olan KHK yoluyla tesis edilmesiyle kişilerin hak arama hürriyetini kullanmalarına engel olduğu hususu hukuksal alanda tartışmalara neden olmaktadır. Tartışmalara neden olan bir diğer husus ise; kamu görevlilerinin kamu görevinden çıkarılmalarına ilişkin Resmi Gazetede yayınlanan KHK’larda “Terör örgütlerine… üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olan ve ekli (…) sayılı listede yer alan kişiler kamu görevinden çıkarılmıştır” ifadesine yer verilmesidir. Söz konusu ifade nedeniyle; terör örgütüyle kurduğu iddia edilen organik bağ ilan edilen kişilerden, hakkında bu yönde verilmiş bir mahkeme kararı, açılmış ceza davası bulunmayan kişiler nezdinde, Anayasa md.15’e göre olağanüstü hallerde dahi dokunulamaz çekirdek alanda yer alan ilkelerden olan masumiyet karinesi ihlal edilmektedir. Altını önemle çizmek gerekir ki; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu değildir. Nitekim idari yargının görevi ve kapsamı suç ve suçluyu tespit etmek değildir. Oysaki mevcut durumda, idarece suçlu olarak teşhir edilen kişilerin, haklarında ceza davası açılmasa ya da suçları sübut bulmasa dahi toplum nezdinde suçlu olarak görülmelerinin kapısı açılmaktadır. Unutulmamalıdır ki temel Anayasal hak ve ilkelerin ihlali, ceza yargılamasına esas olan karinelerin göz ardı edilmesi yine idari yargıda idareye yöneltilecek bir sorumluluk mahiyetindedir. Bunun yanı sıra bir diğer temel sorun da ceza yargılamasında beraat eden ancak görevden ihraç edilen kişilerin mevcut durumudur. Her ne kadar idari yargılama ve ceza yargılaması birbirinden bağımsız olsa da hakkında tesis edilen idari işlemin sebepsiz kaldığı gerekçesiyle idareye başvurmak isteyenler, hak düşürücü 1 yıllık süreyi kaçırmama noktasında dikkatli olmalıdır. CMK.m.223/2-b hükmü gerekçe gösterilerek, yani suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması nedeniyle beraat veya takipsizlik kararı verilen hallerde kişilerin ihraç edildiği veya uzaklaştırıldığı mesleklerine geri dönmeleri için hukuken bir engel bulunmamaktadır. Bununla birlikte beraat veya takipsizlik kararı; delil yetersizliği olarak özetlenebilecek CMK.m.223/2-e gerekçe gösterilerek verilmesi halinde kişinin iltisaklı olup olmadığının araştırılması gerekmekle, iltisaklı olmadığının tespiti halinde mesleğe geri dönmesi hukuken mümkündür. Nitekim 657 sayılı kanunda yer aldığı şekliyle; "Terör örgütleriyle eylem birliği içerisinde olmak" hükmünü iltisak ve irtibat yönünden tespit etme ve inceleme yapma idarenin ve idari yargının görevidir. Yukarıda değindiğimiz üzere; hukuk devleti ilkesi gereğince İdare; bu hususta keyfi davranmamalı, şahısların terör örgütleriyle eylem birliği içerisinde yani iltisaklı olduğunu somut delil ve kriterler çerçevesinde, hangi eylem ve davranışların iltisak teşkil ettiği açıkça belirterek tespit etmelidir. KHK listesine ekli toplu listeler ile ihraç edilme usulüne değinmiş iken; OHAL dönemine hakim derhal müdahale mecburiyeti sonucu, hakkında tutuklama koruma tedbiri uygulanan ancak ceza yargılaması neticesinde beraat eden kişiler için bir dipnot düşmek gerekir. Haksız nedenle tutuklanan kişiler maddi-manevi tazminat talep etme hakkına sahip olmakla birlikte FETÖ kapsamındaki ceza yargılamalarında da haksız nedenle tutuklanan kişilerin tazminat talep hakkı söz konusu olmakla birlikte bu noktada yine kanuni süreleri kaçırmamaya özen gösterilmelidir. Hak, hukuk, adalet mücadelesindeki yol uzunsa da Kararmasın yeter ki sol göğsün altındaki cevahir. Yazının hazırlanmasında emeği geçen meslektaşım Stajyer Avukat Dilruba Türkan’ a sonsuz teşekkürler. Sağlık ve neşe ile geçecek zamanlar dileriz.
Ekleme Tarihi: 09 Mart 2021 - Salı

Ohal Khk’ları İle İhraç Edilme Ve Mesleğe Geri Dönme Sorunu

Etkisi hala çeşitli şekillerde devam eden darbe teşebbüsünün ardından hem hukuksal alanda hem sosyal yaşantıda olağanüstü bir döneme girilmiştir. Meslekten uzaklaştırma, görevden ihraç gibi idari işlemlerin yanı sıra ceza yargılamalarının da toplumsal hayata sirayet eden etkileri olmuştur. OHAL kapsamında yayımlanan KHK’lar ile 125.678’i kamu görevinden çıkarma olmak üzere toplam 131.922 tedbir işlemi gerçekleştirilmiştir. Doğrudan KHK’lar ile tesis edilen, kamu görevinden çıkarma, yurtdışı öğrencilikle ilişiğin kesilmesi, emekli personelin rütbelerinin alınması ile kurum ve kuruluşların kapatılması işlemlerine ilişkin başvuruları değerlendirip karara bağlamak üzere 22 Mayıs 2017 tarihinde göreve başlayan OHAL Komisyonuna yapılan başvuru sayısı ise 126.630’dur. Komisyon tarafından 99.140 ret olmak üzere toplam 112.310 karar verilmiştir. Açıkça tespit olunacağı üzere; OHAL KHK’ları ile gerçekleştirilen işlemler ile toplumda sayıca önemli bir kesimi ilgilendiren idari işlemler tesis edilmiş ve bu doğrultuda süreçten doğrudan ya da dolaylı etkilenen yüz binlerce kişi söz konusudur. OHAL KHK’larının etkisinin sirayet ettiği kişiler, aileler sadece bir sayıdan ibaret olmamakla birlikte bu yazımızda yapılan idari işlemlerin hukuki boyutunu değerlendireceğiz.

Hukukumuzda bir kamu görevlisinin kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin usul ayrıntılı olarak düzenlenmiş olsa da 15 Temmuz darbe girişimi sebebiyle sürecin daha hızlı işlediği alternatif olarak 667 sayılı KHK md.4’te kamu görevinden çıkarma usulü ayrıca düzenlenmiştir. Buna rağmen söz konusu usuller kullanılmamış ve kural olarak düzenleyici bir işlem niteliğinde olan KHK’larla doğrudan birer işlem tesis edilmiş, çıkartılan bazı OHAL KHK’larının eklerinde ihraç edilen kamu personeli liste halinde yer almıştır. Özellikle ihraç ve görevden uzaklaştırmaya ilişkin yayınlanan toplu listelerin binlerce kişiyi aynı anda kapsaması, ardından hak ihlali olduğu iddialarını beraberinde getirmiştir. Anayasa Mahkemesi ise KHK’lar ile ilgili vermiş olduğu kararda içtihadını değiştirmiş, OHAL KHK’larının AYM tarafından denetlenmesinin mümkün olmadığını, denetim yetkisinin münhasıran TBMM’ye ait olduğunu belirtmiştir. Anayasa Mahkemesi iki üyenin meslekten çıkartılması hakkındaki kararında, ihraç işlemlerine ilişkin değerlendirmelerde bulunmuş, ihraç tedbirinin uygulanması için üyelik ya da mensubiyet derecesinde bir bağlantıya ihtiyaç bulunmadığına, kişilerin terör örgütleri ve milli güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu belirtilen yapılarla birlikte hareket ettiği kanaatine varılmasının yeterli olduğuna hükmetmiştir. Tesis edilen idari işlemin ölçülü olması anayasal bir zorunluluk olmakla birlikte, darbe teşebbüsünün üzerinden aylar geçtikten sonra kamuda görevli çeşitli meslek mensuplarından olan kişilerin idari soruşturmanın sonuçlanması beklenmeden derhal kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin tedbirin; ne denli gerekli ve ölçülü bir tedbir olduğu, bireysel idari işlemlerin bir düzenleyici işlem olan KHK yoluyla tesis edilmesiyle kişilerin hak arama hürriyetini kullanmalarına engel olduğu hususu hukuksal alanda tartışmalara neden olmaktadır.

Tartışmalara neden olan bir diğer husus ise; kamu görevlilerinin kamu görevinden çıkarılmalarına ilişkin Resmi Gazetede yayınlanan KHK’larda “Terör örgütlerine… üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olan ve ekli (…) sayılı listede yer alan kişiler kamu görevinden çıkarılmıştır” ifadesine yer verilmesidir. Söz konusu ifade nedeniyle; terör örgütüyle kurduğu iddia edilen organik bağ ilan edilen kişilerden, hakkında bu yönde verilmiş bir mahkeme kararı, açılmış ceza davası bulunmayan kişiler nezdinde, Anayasa md.15’e göre olağanüstü hallerde dahi dokunulamaz çekirdek alanda yer alan ilkelerden olan masumiyet karinesi ihlal edilmektedir. Altını önemle çizmek gerekir ki; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu değildir. Nitekim idari yargının görevi ve kapsamı suç ve suçluyu tespit etmek değildir. Oysaki mevcut durumda, idarece suçlu olarak teşhir edilen kişilerin, haklarında ceza davası açılmasa ya da suçları sübut bulmasa dahi toplum nezdinde suçlu olarak görülmelerinin kapısı açılmaktadır. Unutulmamalıdır ki temel Anayasal hak ve ilkelerin ihlali, ceza yargılamasına esas olan karinelerin göz ardı edilmesi yine idari yargıda idareye yöneltilecek bir sorumluluk mahiyetindedir. Bunun yanı sıra bir diğer temel sorun da ceza yargılamasında beraat eden ancak görevden ihraç edilen kişilerin mevcut durumudur. Her ne kadar idari yargılama ve ceza yargılaması birbirinden bağımsız olsa da hakkında tesis edilen idari işlemin sebepsiz kaldığı gerekçesiyle idareye başvurmak isteyenler, hak düşürücü 1 yıllık süreyi kaçırmama noktasında dikkatli olmalıdır. CMK.m.223/2-b hükmü gerekçe gösterilerek, yani suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması nedeniyle beraat veya takipsizlik kararı verilen hallerde kişilerin ihraç edildiği veya uzaklaştırıldığı mesleklerine geri dönmeleri için hukuken bir engel bulunmamaktadır. Bununla birlikte beraat veya takipsizlik kararı; delil yetersizliği olarak özetlenebilecek CMK.m.223/2-e gerekçe gösterilerek verilmesi halinde kişinin iltisaklı olup olmadığının araştırılması gerekmekle, iltisaklı olmadığının tespiti halinde mesleğe geri dönmesi hukuken mümkündür. Nitekim 657 sayılı kanunda yer aldığı şekliyle; "Terör örgütleriyle eylem birliği içerisinde olmak" hükmünü iltisak ve irtibat yönünden tespit etme ve inceleme yapma idarenin ve idari yargının görevidir. Yukarıda değindiğimiz üzere; hukuk devleti ilkesi gereğince İdare; bu hususta keyfi davranmamalı, şahısların terör örgütleriyle eylem birliği içerisinde yani iltisaklı olduğunu somut delil ve kriterler çerçevesinde, hangi eylem ve davranışların iltisak teşkil ettiği açıkça belirterek tespit etmelidir. KHK listesine ekli toplu listeler ile ihraç edilme usulüne değinmiş iken; OHAL dönemine hakim derhal müdahale mecburiyeti sonucu, hakkında tutuklama koruma tedbiri uygulanan ancak ceza yargılaması neticesinde beraat eden kişiler için bir dipnot düşmek gerekir. Haksız nedenle tutuklanan kişiler maddi-manevi tazminat talep etme hakkına sahip olmakla birlikte FETÖ kapsamındaki ceza yargılamalarında da haksız nedenle tutuklanan kişilerin tazminat talep hakkı söz konusu olmakla birlikte bu noktada yine kanuni süreleri kaçırmamaya özen gösterilmelidir.

Hak, hukuk, adalet mücadelesindeki yol uzunsa da

Kararmasın yeter ki sol göğsün altındaki cevahir.

Yazının hazırlanmasında emeği geçen meslektaşım Stajyer Avukat Dilruba Türkan’ a sonsuz teşekkürler. Sağlık ve neşe ile geçecek zamanlar dileriz.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.