1950 yılında yaşanmış bu olay.
Öğretmenin ataması Hakkari iline bağlı İran sınırında bir köye yapılır.
Öğretmen çeşitli güçlüklerle boğuşur köyde. Okul iki yıldır kapalıdır. Okul tek odalı toprak damlı ahırdan bozma bir yerdir. Öğretmen geceleri tek sınıfın bir kenarında kalmaktadır.
Köyde Türkçe bilen bir kişi vardır. Maho adındaki bu kişi öğretmenin en yakını, dert ortağı olmuştur o köyde.
Kız çocuklar okula gönderilmiyor.
Erkek çocuklar da davara sığıra gidiyor. İlk zamanlar okula gelen üç beş çocukla ders yapmak zorunda kalır. Köylülerle konuşmak isteyince Maho çevirmenlik yapmaktadır ona.
Önce muhtarın işbirliği yapmasını sağlar. Muhtar işbirliği yapınca okula gelen çocuk sayısı da artar günden güne. Bu arada Maho’nun kızı da okula gelmeye başlamıştır. Onu gören bir kaç kişi de kızlarını okula göndermişlerdir.
Bu arada öğrenciler arasında okuma yazma bilen iki çocuk vardır. Zamanla okuma yazmaya geçmeyen çocuk kalmamıştır okulda. İlk yıl böyle geçer. Ne müfettiş uğramıştır köye ne milli eğitimden başka biri. Jandarma bile yılda iki kere gelmiştir.
Geceleri karşı taraftaki İran köyünün ışıkları belli belirsiz görülüyor, köpek sesleri duyuluyordu. Aslında iki köy halkı akrabadır. Zaman zaman gidiş gelişler olmaktadır karşılıklı . Köylü Aker tüm ihtiyaçlarını İran’dan sağlamaktadırlar.
O vakitler İran’da Şah vardı. Şahlığın başbakanı da Musaddık’tı. Musaddık İran petrolünü millileştiren kişidir. Bu nedenle 1951 yılında CİA’nın düzenlediği bir ayaklanma ile öldürülmüştü.
Öğretmenimiz de köyde ikinci yılını çalışmaktadır. Daha önce
teftişinin yapılması için çok kez yazdığı yazılara yanıt verilmemiştir. Yıl boyunca biriken maaşlarını yaz tatiline giderken toptan almış, oradan kendi köyünde geçirmek üzere yaz tatiline gitmişti.
İkinci yılın yarısı olmuş. Devlet onu unutmuştu. Belli ki bu dağ köyünü de unutmuştu.
Sonunda öğretmenimiz ilköğretim müdürlüğüne bir yazı yazar.
“Teftişim için müfettiş göndermezseniz, Musaddık’a başvuracağım.” Yazıyı muhtarla gönderir.
İki gün sonra iki müfettiş gelir köye. Öğretmen onları karşılar.
Müfettişin biri daktiloyu çıkarır.
Diğer müfettiş oturmasını söyler.
Soru: Musaddık’a başvuracağım, derken ne demek istediniz?
Soruşturmaya gelmişlerdi.