Rıdvan Eşin
Esnaf Odaları Bidliği
Le Pain
Av. Arb. Cengiz Ayözen
Köşe Yazarı
Av. Arb. Cengiz Ayözen
 

İdarenin kusurlu sorumluluğu

Kusur Nedir? İdarenin kusurundan kaynaklanan sorumluluğundan bahsetmeden önce kusurun tanımını yapmamız doğru olacaktır. Öncelikle kusurun tanımı ne eski Borçlar Kanunu’nda ne de yeni Borçlar Kanunu’muzda yapılmamıştır. Hal böyle olunca kusurdan anlamamız gereken şeyin hukuka aykırı bir hareket olması gerekmektedir. Ortada hukuka aykırı bir hareket varsa kusur da var diyebiliriz. İdare, sunmakla yükümlü olduğu hizmeti yerine getirirken bir bozukluk veya aksaklık sebebiyle kişilere zarar vermiş olabilir. İdarenin vermiş olduğu bu zararın oluşmasında herhangi bir kamu görevlisi etkili olmuş olsa dahi yine de bu zararı idare tazmin etmek zorundadır. Bunun sonucunda; zarara uğrayan kişi, uğradığı zarar sebebiyle dava açarak tazminat istediğinde muhatabı her zaman idaredir, yani Devlettir. Kişilerin Devlet’e karşı açacağı bu davanın adı ise Tam Yargı Davası’dır. Bu düzenleme Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’ndan kaynaklanmaktadır. Anayasa Madde 129: Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir. HİZMET KUSURU: Hizmet kusuru, idarenin bir hizmetinin kurulmasında, düzenlenmesinde ya da işleyişindeki aksaklığı ifade eder. İdarenin bilerek ve isteyerek kusurlu davranması söz konusu olamayacaktır. Burada esasen bahsedilen konu, idarenin işlem ve eylemlerini yerine getiren kamu görevlisinin kusurundan kaynaklanan bir aksaklıktır. Yani aslında kusurlu davranışı yerine getiren kişi idare değil, idare adına işlem yapan kamu görevlisidir. Kamu görevlisinin bu kusuru idarenin hizmet kusuru olarak adlandırılmaktadır. Kamu görevlisi, idari işlem ve eylemi yerine getirirken, kişisel kusurla (kin, garez vs.) hareket etmiş olsa bile hizmet kusuru varlığını korur. İdarenin hizmet kusurundan kaynaklanan bir tazmin sorumluluğundan bahsedebilmek için; idarenin hizmet kusurunun bulunması, hizmet kusuru sonucu bir zararın doğmuş olması ve hizmet kusuruyla zarar arasında nedensellik bağının bulunması yeterlidir. Yani, idarenin hizmeti sırasında yaptığı aksaklık sebebiyle kişileri zarara uğratmış olması gerekmektedir. Bu kusurun ağır kusur olmasına gerek de yoktur. İdare ister hafif kusurlu olsun, ister ağır kusurlu olsun, kişilere uğrattığı zarar sebebiyle sorumlu olacaktır. Bahsettiğimiz hizmet kusuru üç şekilde meydana gelir:Hizmetin kötü işlemesi,hizmetin geç işlemesi ve hizmetin hiç işlememesi. HİZMETİN KÖTÜ İŞLEMESİ dediğimizde İdare, yürüttüğü kamu hizmetlerini imkânları dâhilinde çağın gereklerine uygun şekilde yerine getirmekle yükümlüdür. En genel anlamıyla hizmetin kötü işlemesi, idarenin yürüttüğü hizmetin çağın gereklerine uygun olmaması, idareden objektif olarak beklenen özen ve dikkatin gösterilmemesi, olması gereken standart ve kalitede yapılmamasıdır. Diğer bir değişle idare, yürüttüğü kamu hizmetini, imkânlar dâhilinde kendisinden beklenen objektif özen ve dikkati göstererek yapmak ve olağan şartlarda sunması gereken kalitede hizmet sunmak zorundadır. Kamu hizmetinin gereği gibi işleyip işlemediğini tespit etmek, her somut olayı kendi şartları içinde zamana, mekâna, idarenin imkânlarına ve tarafların ve üçüncü kişilerin davranış ve olaya katkıları göz önünde bulundurularak yapılacak bir değerlendirme sonucunda mümkün olabilecektir. HİZMETİN GEÇ İŞLEMESİ ise İdarenin yürüttüğü kamu hizmetlerini tam olarak ve hukuka uygun olarak yürütmesi yeterli olmayıp; idarenin aynı zamanda yürüttüğü hizmetleri, zamanında ve gerekli hızda yapması zorunludur. Bu zorunluluk, yürütülen hizmetten beklenen maksimum verimin sağlanması için gereklidir. İşte idarenin yürüttüğü hizmeti, mevzuatın gerektirdiği sürede veya hizmetin gereklerine uygun sürede başlamaması veya bitirmemesi hizmetin geç işlemesini oluşturmakta ve bu durum idarenin hizmet kusuru olarak kabul edilmektedir. Gerçekten de hizmetin yapılması ne kadar önemliyse, hizmetin zamanında başlaması ve zamanında bitirilmesi de bir o kadar önemlidir. Sonuç olarak idare yürüttüğü hizmetleri, varsa mevzuatta belirtilen sürede, mevzuatta belirli bir süre yoksa hizmetin niteliği, idarenin sahip olduğu imkânlar ve günün şartlarının verdiği elverişlilik ölçüsünde makul bir sürede başlamak ve bitirmek zorundadır. Bu nedenle, hizmetin geç işleyip işlemediği her somut olayın kendi şartları ve özellikleri göz önünde bulundurularak tespit edilecektir. HİZMETİN HİÇ İŞLEMEMESİ durumunda ise Nasıl idarenin, yürütmekte olduğu kamu hizmetini kötü yürütmesi hizmet kusuru oluşturmakta ve bundan doğan zararlardan idare sorumlu tutulmaktaysa; idarenin yürütmekle görevli olduğu kamu hizmetlerini hiç yürütmemesi (idarenin eylemsizliği) de idarenin hizmet kusurunu oluşturmakta ve bundan kaynaklanan zararlardan idare sorumlu tutulmaktadır. Diğer bir değişle idarenin, kanunla kendisine görev olarak verilen kamu hizmetini hiç yerine getirmeyerek hareketsiz kalması da idarenin sorumluluğunu doğuracak nitelikte bir hizmet kusuru olarak kabul edilmektedir. Yukarıda bahsettiğimiz hizmet kusurları sebebiyle maddi veya manevi zarara uğramış kişiler Devlet aleyhine maddi ve manevi tazminat talep etme hakkına sahiplerdir. Bu hak, kişilerin Anayasal bir hakkıdır. (Anayasa madde 125:İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlüdür.) Bu kapsamda Maddi tazminatın belirlenmesi bu aşamada manevi tazminata göre daha kolaydır. Çünkü insanların idari işlem sonucunda ne kadar maddi zarara uğradığı veya uğrayacağı hemen hemen bellidir. Ancak manevi tazminatın belirlenmesinde ise;manevi değerlerde meydana gelen eksilmeler, ölüm, bedensel zarar, kişilik haklarına saldırı, kişinin yaşamında ortaya çıkan olumsuzluklar nedeniyle duyduğu her türlü sıkıntı ve üzüntü, ilgilinin şeref ve onurunun zedelenmesi gibi durumlar belirleyicidir. Bilindiği üzere Kusur hem insanoğlunda hem de yönetimlerde görülür, görülmesi normaldir, önemli olan insanın da, yönetimlerin de sorumluluk sahibi olması, kusurları kısa sürede telafi edebilmesidir. Değerli Meslektaşım Stajyer Avukat Tuğberk Candemir e katkılarından dolayı çok teşekkür ediyorum. Bu yazıyı hazırlarken Türkiye’nin aydın kalemi, aydınlık yüzü Büyük Usta Gazeteci Bekir COŞKUN’ un vefat haberini üzülerek almış bulunmaktayız. Nurlar içinde yatsın. Onun sözleri ile yazıma son vermek isterim, Sağlıcakla Kalın… Ve ben kapanan panjurları sevmiyorum... Bu hüzün demek... Kediler aç kalacak, çiçekler sulanmayacak, bahçeden çocuk sesleri gelmeyecek demek... Pencerelere monte edilmiş tahtadan bir ''hoşçakalın'' mesajı gibidir kapanan panjurlar... Ne zaman bir panjurun kapatılışını görsem... Gidip açasım gelir… Bekir Coşkun
Ekleme Tarihi: 30 Ekim 2020 - Cuma

İdarenin kusurlu sorumluluğu

Kusur Nedir?

İdarenin kusurundan kaynaklanan sorumluluğundan bahsetmeden önce kusurun tanımını yapmamız doğru olacaktır. Öncelikle kusurun tanımı ne eski Borçlar Kanunu’nda ne de yeni Borçlar Kanunu’muzda yapılmamıştır. Hal böyle olunca kusurdan anlamamız gereken şeyin hukuka aykırı bir hareket olması gerekmektedir. Ortada hukuka aykırı bir hareket varsa kusur da var diyebiliriz.

İdare, sunmakla yükümlü olduğu hizmeti yerine getirirken bir bozukluk veya aksaklık sebebiyle kişilere zarar vermiş olabilir. İdarenin vermiş olduğu bu zararın oluşmasında herhangi bir kamu görevlisi etkili olmuş olsa dahi yine de bu zararı idare tazmin etmek zorundadır. Bunun sonucunda; zarara uğrayan kişi, uğradığı zarar sebebiyle dava açarak tazminat istediğinde muhatabı her zaman idaredir, yani Devlettir. Kişilerin Devlet’e karşı açacağı bu davanın adı ise Tam Yargı Davası’dır. Bu düzenleme Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’ndan kaynaklanmaktadır. Anayasa Madde 129: Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir.

HİZMET KUSURU:

Hizmet kusuru, idarenin bir hizmetinin kurulmasında, düzenlenmesinde ya da işleyişindeki aksaklığı ifade eder. İdarenin bilerek ve isteyerek kusurlu davranması söz konusu olamayacaktır. Burada esasen bahsedilen konu, idarenin işlem ve eylemlerini yerine getiren kamu görevlisinin kusurundan kaynaklanan bir aksaklıktır. Yani aslında kusurlu davranışı yerine getiren kişi idare değil, idare adına işlem yapan kamu görevlisidir. Kamu görevlisinin bu kusuru idarenin hizmet kusuru olarak adlandırılmaktadır. Kamu görevlisi, idari işlem ve eylemi yerine getirirken, kişisel kusurla (kin, garez vs.) hareket etmiş olsa bile hizmet kusuru varlığını korur.

İdarenin hizmet kusurundan kaynaklanan bir tazmin sorumluluğundan bahsedebilmek için; idarenin hizmet kusurunun bulunması, hizmet kusuru sonucu bir zararın doğmuş olması ve hizmet kusuruyla zarar arasında nedensellik bağının bulunması yeterlidir. Yani, idarenin hizmeti sırasında yaptığı aksaklık sebebiyle kişileri zarara uğratmış olması gerekmektedir. Bu kusurun ağır kusur olmasına gerek de yoktur. İdare ister hafif kusurlu olsun, ister ağır kusurlu olsun, kişilere uğrattığı zarar sebebiyle sorumlu olacaktır.

Bahsettiğimiz hizmet kusuru üç şekilde meydana gelir:Hizmetin kötü işlemesi,hizmetin geç işlemesi ve hizmetin hiç işlememesi.

HİZMETİN KÖTÜ İŞLEMESİ dediğimizde İdare, yürüttüğü kamu hizmetlerini imkânları dâhilinde çağın gereklerine uygun şekilde yerine getirmekle yükümlüdür. En genel anlamıyla hizmetin kötü işlemesi, idarenin yürüttüğü hizmetin çağın gereklerine uygun olmaması, idareden objektif olarak beklenen özen ve dikkatin gösterilmemesi, olması gereken standart ve kalitede yapılmamasıdır. Diğer bir değişle idare, yürüttüğü kamu hizmetini, imkânlar dâhilinde kendisinden beklenen objektif özen ve dikkati göstererek yapmak ve olağan şartlarda sunması gereken kalitede hizmet sunmak zorundadır. Kamu hizmetinin gereği gibi işleyip işlemediğini tespit etmek, her somut olayı kendi şartları içinde zamana, mekâna, idarenin imkânlarına ve tarafların ve üçüncü kişilerin davranış ve olaya katkıları göz önünde bulundurularak yapılacak bir değerlendirme sonucunda mümkün olabilecektir.

HİZMETİN GEÇ İŞLEMESİ ise İdarenin yürüttüğü kamu hizmetlerini tam olarak ve hukuka uygun olarak yürütmesi yeterli olmayıp; idarenin aynı zamanda yürüttüğü hizmetleri, zamanında ve gerekli hızda yapması zorunludur. Bu zorunluluk, yürütülen hizmetten beklenen maksimum verimin sağlanması için gereklidir. İşte idarenin yürüttüğü hizmeti, mevzuatın gerektirdiği sürede veya hizmetin gereklerine uygun sürede başlamaması veya bitirmemesi hizmetin geç işlemesini oluşturmakta ve bu durum idarenin hizmet kusuru olarak kabul edilmektedir. Gerçekten de hizmetin yapılması ne kadar önemliyse, hizmetin zamanında başlaması ve zamanında bitirilmesi de bir o kadar önemlidir. Sonuç olarak idare yürüttüğü hizmetleri, varsa mevzuatta belirtilen sürede, mevzuatta belirli bir süre yoksa hizmetin niteliği, idarenin sahip olduğu imkânlar ve günün şartlarının verdiği elverişlilik ölçüsünde makul bir sürede başlamak ve bitirmek zorundadır. Bu nedenle, hizmetin geç işleyip işlemediği her somut olayın kendi şartları ve özellikleri göz önünde bulundurularak tespit edilecektir.

HİZMETİN HİÇ İŞLEMEMESİ durumunda ise Nasıl idarenin, yürütmekte olduğu kamu hizmetini kötü yürütmesi hizmet kusuru oluşturmakta ve bundan doğan zararlardan idare sorumlu tutulmaktaysa; idarenin yürütmekle görevli olduğu kamu hizmetlerini hiç yürütmemesi (idarenin eylemsizliği) de idarenin hizmet kusurunu oluşturmakta ve bundan kaynaklanan zararlardan idare sorumlu tutulmaktadır. Diğer bir değişle idarenin, kanunla kendisine görev olarak verilen kamu hizmetini hiç yerine getirmeyerek hareketsiz kalması da idarenin sorumluluğunu doğuracak nitelikte bir hizmet kusuru olarak kabul edilmektedir.

Yukarıda bahsettiğimiz hizmet kusurları sebebiyle maddi veya manevi zarara uğramış kişiler Devlet aleyhine maddi ve manevi tazminat talep etme hakkına sahiplerdir. Bu hak, kişilerin Anayasal bir hakkıdır. (Anayasa madde 125:İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlüdür.) Bu kapsamda Maddi tazminatın belirlenmesi bu aşamada manevi tazminata göre daha kolaydır. Çünkü insanların idari işlem sonucunda ne kadar maddi zarara uğradığı veya uğrayacağı hemen hemen bellidir. Ancak manevi tazminatın belirlenmesinde ise;manevi değerlerde meydana gelen eksilmeler, ölüm, bedensel zarar, kişilik haklarına saldırı, kişinin yaşamında ortaya çıkan olumsuzluklar nedeniyle duyduğu her türlü sıkıntı ve üzüntü, ilgilinin şeref ve onurunun zedelenmesi gibi durumlar belirleyicidir.

Bilindiği üzere Kusur hem insanoğlunda hem de yönetimlerde görülür, görülmesi normaldir, önemli olan insanın da, yönetimlerin de sorumluluk sahibi olması, kusurları kısa sürede telafi edebilmesidir. Değerli Meslektaşım Stajyer Avukat Tuğberk Candemir e katkılarından dolayı çok teşekkür ediyorum. Bu yazıyı hazırlarken Türkiye’nin aydın kalemi, aydınlık yüzü Büyük Usta Gazeteci Bekir COŞKUN’ un vefat haberini üzülerek almış bulunmaktayız. Nurlar içinde yatsın. Onun sözleri ile yazıma son vermek isterim, Sağlıcakla Kalın…

Ve ben kapanan panjurları sevmiyorum...

Bu hüzün demek...

Kediler aç kalacak, çiçekler sulanmayacak, bahçeden çocuk sesleri gelmeyecek demek...

Pencerelere monte edilmiş tahtadan bir ''hoşçakalın'' mesajı gibidir kapanan panjurlar...

Ne zaman bir panjurun kapatılışını görsem...

Gidip açasım gelir…

Bekir Coşkun

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.