Rıdvan Eşin
Esnaf Odaları Bidliği
Le Pain
Av. Arb. Cengiz Ayözen
Köşe Yazarı
Av. Arb. Cengiz Ayözen
 

Koronavirüs salgınının düğün organizasyon sözleşmelerine etkisi

Covid-19 önlemleri kapsamında T.C. İçişleri Bakanlığı’nın 16.03.2020 tarihinde 81 il valiliğine gönderdiği Ek Genelge ile nişan ve düğün salonlarının da içinde bulunduğu umuma açık yerlerin faaliyetlerinin belirsiz bir süre durdurulması kararı verilmiş idi. Bu gelişmeden sonra düğünlerini iptal etmek zorunda kalan vatandaşların düğün salonlarına yaptıkları ön ödemeleri iade alamayacakları yönünde karşılaştıkları olumsuz cevaplar ya da ücretinin tamamının değil sadece belli bir kısmının iade edilmesinin mümkün olduğu yönünde verilen hukuki dayanaktan yoksun, eksik cevapların vatandaşların mağduriyetine yol açtığını üzülerek görmekteyiz. Öncelikle 16.03.2020 tarihli Genelge’nin yürürlükte kaldığı ve umuma açık işletmelerin faaliyetlere yeniden başlayabileceğinin düzenleneceği bir genelgenin yayımlanması tarihine kadarki tüm etkinliklerin Türk Borçlar Kanunu’nun 136. Maddesi kapsamında ifa imkânsızlığı kapsamında değerlendirileceğini ve tarafların bildirimde bulunmaları şartıyla karşılıklı borçlarından ve edimlerinden kurtulmuş olacaklarını belirtelim. T.C. İçişleri Bakanlığı’nın 13.06.2020 tarihinde 81 İl Valiliğine gönderdiği Nikâh Merasimlerinde Uygulanacak Tedbirler Genelgesi ile nikâh salonlarının 15 Haziran 2020 tarihinden itibaren belirlenen kurallara uygun şekilde hizmet vermeye başlayabilecekleri kararı duyuruldu. Ayrıca 24.06.2020 tarihli Düğün Törenlerinde Uygulanacak Tedbirler konulu yazısı ile de düğün salonlarının 1 Temmuz 2020 tarihinden itibaren belirlenen kurallara uygun şekilde hizmet vermeye başlayabilecekleri kararı duyuruldu. Bahsettiğimiz 16.03.2020 tarihli Genelge’nin yürürlükten kaldırılması ile nişan/düğün salonları dâhil umuma açık işletmelerin faaliyete başlamasına izin verilmiş oldu. Şimdi bu durumda ise belirtilen tarihlerden sonra yapılması planlanan ve sözleşmesi kurulmuş etkinliklerde bu kez sözleşmenin ifa imkânsızlığı söz konusu olmayacak, salgınının etkileriyle günlük hayatın devam etmesi halinde aşırı ifa güçlüğü değerlendirmeye alınması gerekecektir. Bu nedenle bu sözleşmeleri hukuki açıdan değerlendirmeliyiz. Düğün organizasyon sözleşmesi genellikle düğün, nişan veya söz organizasyonu yaptırmak isteyen taraf ile düğün salonu işleten arasında yapılmaktadır. Bu sözleşmeler, her iki tarafın da borç yüklendiği bir sözleşme olduğu için tam iki tarafa borç yükleyen karma (kombine) nitelikli ve ani edimli sözleşmelerdir. Düğün organizasyon sözleşmeleri, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a göre de bir tüketici sözleşmesidir. Tüketicinin bir bedel karşılığında bir mal veya hizmet elde etmek amacıyla girişimci ile yaptığı her türlü sözleşme tüketici sözleşmesidir. Düğün salonu işletmeleri uygulamada ziyafet sözleşmesi, düğün salonu paket sözleşmesi vb. isimli sözleşmeler imzalamakta ve akabinde bir ön ödeme veya kapora almaktadırlar. Düğün organizasyonlarının iptal edilmesinin sebebi, sözleşme taraflarının daha önceden öngöremediği korona virüs salgını sürecinin olağanüstü şartları ve bu kapsamda alınan tedbirlerdir. Korona salgını, hukuki niteliği açısından bir mücbir sebeptir. Mücbir sebep nedeniyle düğünü organize etme borcu altında olan tarafın bu borcu ifa etmesi imkânsızdır. Bu imkânsızlığın niteliği objektif, kusursuz ve hukuki imkânsızlıktır. TBK m.136/1’e göre, “Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer.” Dolayısıyla bu hükme göre, düğün organizasyon sözleşmesi kapsamında düğünü organize etme borcu altında olan düğün salonu işleten bu borcundan kurtulmuş olur. Türk Borçlar Kanunu’nda, borçlunun borca aykırılıktan doğan sorumluluğu, kusur ilkesine dayandığından sonradan korona salgını sebebiyle ortaya çıkan imkânsızlıkta borçluya atfedilecek bir kusur bulunmadığından borçlunun tazminat sorumluluğu söz konusu değildir (TBK m. 112). TBK m. 136/2’ye göre, korona sürecinde, imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan düğünü organize eden taraf, düğünü organize ettiren taraftan almış olduğu edim sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri vermekle yükümlüdür. Örneğin, bu kapsamda alınan kapora diğer tarafa iade edilmelidir. Ayrıca, düğünü organize ettiren taraf, henüz ifa etmediği para borcunu ödemek yükümlülüğünden kurtulur. Türk Borçlar Kanunu’nda “mücbir sebep” tanımı yapılmamıştır. Bununla birlikte doktrinde mücbir sebep, müessese sahibinin çoklukla vuku bulmalarından dolayı öngörmesi ve katlanması gerekmeyen olayların dışında kalan, dıştan gelerek işletmeyi etkileyen, bütün teşebbüs ve işletmenin iktisadi sonuçlarını tehlikeye sokmadan en büyük dikkat ve özenle dahi önlemeyen veya önceden sezilemeyen olağanüstü bir olaydır. Nitekim bugün öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir salgın hastalık ile karşı karşıyayız. Vatandaşlara sözleşmede yer alan cezai şart vs. hükümler nedeniyle ödeme yapmak zorunda oldukları yönünde yapılan bildirimler ekseriyetle gerçeği yansıtmamaktadır. Nitekim tüketici sözleşmelerinde tüketici aleyhine getirilen sözleşme hükümleri haksız şart niteliğinde olup geçerli değildir. İleride bir alacak davası ile ödenen bedellerin faizi ile talep edilmesi halinde pandeminin etkisinin ve oluşan zararın tespitinin mümkün olduğunu ve Mahkemece Kanun Maddelerinin bu çerçevede uygulanacağını düşünmekteyiz. Önemle belirtelim ki İfanın imkânsızlaşması üzerine sözleşme taraflarının karşılıklı olarak borçlarından kurtulacak olmaları nedeniyle; organizasyon sahibince sözleşmenin karşı tarafına daha evvel ödeme yapılmışsa bu ödemeleri yer sahibi sebepsiz zenginleşme kuralları çerçevesinde iade etmekle yükümlüdür. Yapılan ödemelerden bir kısmı henüz sözleşme kurulurken Bağlanma Parası (uygulamada kullanılan adı ile Kapora) adı altında karşı tarafa verilmiş ise bu ödemelerin de yine organizasyon sahibine iadesi gerekecektir. Nitekim salgın hastalık gibi sonraki kusursuz imkânsızlık halinde asıl borcun sona ermesi sebebiyle, buna bağlı fer’i (yan) hak olan bağlanma parası üzerindeki hak iddiası da sona erecektir. Düğün organizasyonu sözleşmelerinde genellikle cayma parası öngörülmektedir. TBK m. 178’de açıkça öngörüldüğü üzere cayma parasının talep edilebilmesi, taraflardan birinin caymasına bağlıdır. Ortada bir cayma iradesi olmayıp korona salgını sebebiyle öngörülen düzenleme kapsamında organizasyonun yapılamaması söz konusudur. Dolayısıyla cayma parası talep edilemez. Diğer yandan Nikah ve Düğün organizasyonlarının artık yapılacak olması TÜKETİCİNİN BU ŞARTLAR ALTINDA yani kısaca tedbirler nedeniyle eğlenemeyeceği, arzu edilen düğün şekli ve uygulamasını yapamayacağı bir düğünü yapmak zorunda bırakılması anlamına gelmemektedir. Bu noktada mümkün olduğu takdirde ertelenmesini talep etme hakkı da dahil olmak üzere sözleşmeden dönme hukuki haklarının olduğunu belirtmeliyiz. Bu bağlamda vatandaşlar bir avukata müracaat ederek düğün salonuna ihtar çekmek suretiyle sözleşmeden döndüklerini bildirebilir ve varsa yaptıkları ön ödemelerin iadesini hukuki yollara başvurarak talep edebilirler. Başvurulacak hukuki yollar ücretin tutarına göre tüketici hakem heyetleri yahut mahkemeler olarak değişkenlik gösterecektir. Sevgili Meslektaşım Avukat Büşra KARASABAN’ a katkılarından dolayı teşekkür ediyorum. Tedbirlere ve kurallara uyarak, insana saygı temelinde yaşayarak salgının kısa sürede sona ereceği ümidiyle sağlıkla, huzurla insanlığın kurtuluş bayramlarına kavuşmayı ve insanımızın hem düğün hem de diğer tüm planlarını neşe içerisinde gerçekleştirmelerini diliyorum. Sağlıcakla http://www.ayozen.av.tr/
Ekleme Tarihi: 30 Haziran 2020 - Salı

Koronavirüs salgınının düğün organizasyon sözleşmelerine etkisi

Covid-19 önlemleri kapsamında T.C. İçişleri Bakanlığı’nın 16.03.2020 tarihinde 81 il valiliğine gönderdiği Ek Genelge ile nişan ve düğün salonlarının da içinde bulunduğu umuma açık yerlerin faaliyetlerinin belirsiz bir süre durdurulması kararı verilmiş idi. Bu gelişmeden sonra düğünlerini iptal etmek zorunda kalan vatandaşların düğün salonlarına yaptıkları ön ödemeleri iade alamayacakları yönünde karşılaştıkları olumsuz cevaplar ya da ücretinin tamamının değil sadece belli bir kısmının iade edilmesinin mümkün olduğu yönünde verilen hukuki dayanaktan yoksun, eksik cevapların vatandaşların mağduriyetine yol açtığını üzülerek görmekteyiz.

Öncelikle 16.03.2020 tarihli Genelge’nin yürürlükte kaldığı ve umuma açık işletmelerin faaliyetlere yeniden başlayabileceğinin düzenleneceği bir genelgenin yayımlanması tarihine kadarki tüm etkinliklerin Türk Borçlar Kanunu’nun 136. Maddesi kapsamında ifa imkânsızlığı kapsamında değerlendirileceğini ve tarafların bildirimde bulunmaları şartıyla karşılıklı borçlarından ve edimlerinden kurtulmuş olacaklarını belirtelim.

T.C. İçişleri Bakanlığı’nın 13.06.2020 tarihinde 81 İl Valiliğine gönderdiği Nikâh Merasimlerinde Uygulanacak Tedbirler Genelgesi ile nikâh salonlarının 15 Haziran 2020 tarihinden itibaren belirlenen kurallara uygun şekilde hizmet vermeye başlayabilecekleri kararı duyuruldu. Ayrıca 24.06.2020 tarihli Düğün Törenlerinde Uygulanacak Tedbirler konulu yazısı ile de düğün salonlarının 1 Temmuz 2020 tarihinden itibaren belirlenen kurallara uygun şekilde hizmet vermeye başlayabilecekleri kararı duyuruldu. Bahsettiğimiz 16.03.2020 tarihli Genelge’nin yürürlükten kaldırılması ile nişan/düğün salonları dâhil umuma açık işletmelerin faaliyete başlamasına izin verilmiş oldu. Şimdi bu durumda ise belirtilen tarihlerden sonra yapılması planlanan ve sözleşmesi kurulmuş etkinliklerde bu kez sözleşmenin ifa imkânsızlığı söz konusu olmayacak, salgınının etkileriyle günlük hayatın devam etmesi halinde aşırı ifa güçlüğü değerlendirmeye alınması gerekecektir. Bu nedenle bu sözleşmeleri hukuki açıdan değerlendirmeliyiz.

Düğün organizasyon sözleşmesi genellikle düğün, nişan veya söz organizasyonu yaptırmak isteyen taraf ile düğün salonu işleten arasında yapılmaktadır. Bu sözleşmeler, her iki tarafın da borç yüklendiği bir sözleşme olduğu için tam iki tarafa borç yükleyen karma (kombine) nitelikli ve ani edimli sözleşmelerdir. Düğün organizasyon sözleşmeleri, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a göre de bir tüketici sözleşmesidir. Tüketicinin bir bedel karşılığında bir mal veya hizmet elde etmek amacıyla girişimci ile yaptığı her türlü sözleşme tüketici sözleşmesidir. Düğün salonu işletmeleri uygulamada ziyafet sözleşmesi, düğün salonu paket sözleşmesi vb. isimli sözleşmeler imzalamakta ve akabinde bir ön ödeme veya kapora almaktadırlar. Düğün organizasyonlarının iptal edilmesinin sebebi, sözleşme taraflarının daha önceden öngöremediği korona virüs salgını sürecinin olağanüstü şartları ve bu kapsamda alınan tedbirlerdir. Korona salgını, hukuki niteliği açısından bir mücbir sebeptir. Mücbir sebep nedeniyle düğünü organize etme borcu altında olan tarafın bu borcu ifa etmesi imkânsızdır. Bu imkânsızlığın niteliği objektif, kusursuz ve hukuki imkânsızlıktır. TBK m.136/1’e göre, “Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer.” Dolayısıyla bu hükme göre, düğün organizasyon sözleşmesi kapsamında düğünü organize etme borcu altında olan düğün salonu işleten bu borcundan kurtulmuş olur. Türk Borçlar Kanunu’nda, borçlunun borca aykırılıktan doğan sorumluluğu, kusur ilkesine dayandığından sonradan korona salgını sebebiyle ortaya çıkan imkânsızlıkta borçluya atfedilecek bir kusur bulunmadığından borçlunun tazminat sorumluluğu söz konusu değildir (TBK m. 112). TBK m. 136/2’ye göre, korona sürecinde, imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan düğünü organize eden taraf, düğünü organize ettiren taraftan almış olduğu edim sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri vermekle yükümlüdür. Örneğin, bu kapsamda alınan kapora diğer tarafa iade edilmelidir. Ayrıca, düğünü organize ettiren taraf, henüz ifa etmediği para borcunu ödemek yükümlülüğünden kurtulur. Türk Borçlar Kanunu’nda “mücbir sebep” tanımı yapılmamıştır. Bununla birlikte doktrinde mücbir sebep, müessese sahibinin çoklukla vuku bulmalarından dolayı öngörmesi ve katlanması gerekmeyen olayların dışında kalan, dıştan gelerek işletmeyi etkileyen, bütün teşebbüs ve işletmenin iktisadi sonuçlarını tehlikeye sokmadan en büyük dikkat ve özenle dahi önlemeyen veya önceden sezilemeyen olağanüstü bir olaydır. Nitekim bugün öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir salgın hastalık ile karşı karşıyayız.

Vatandaşlara sözleşmede yer alan cezai şart vs. hükümler nedeniyle ödeme yapmak zorunda oldukları yönünde yapılan bildirimler ekseriyetle gerçeği yansıtmamaktadır. Nitekim tüketici sözleşmelerinde tüketici aleyhine getirilen sözleşme hükümleri haksız şart niteliğinde olup geçerli değildir. İleride bir alacak davası ile ödenen bedellerin faizi ile talep edilmesi halinde pandeminin etkisinin ve oluşan zararın tespitinin mümkün olduğunu ve Mahkemece Kanun Maddelerinin bu çerçevede uygulanacağını düşünmekteyiz.

Önemle belirtelim ki İfanın imkânsızlaşması üzerine sözleşme taraflarının karşılıklı olarak borçlarından kurtulacak olmaları nedeniyle; organizasyon sahibince sözleşmenin karşı tarafına daha evvel ödeme yapılmışsa bu ödemeleri yer sahibi sebepsiz zenginleşme kuralları çerçevesinde iade etmekle yükümlüdür. Yapılan ödemelerden bir kısmı henüz sözleşme kurulurken Bağlanma Parası (uygulamada kullanılan adı ile Kapora) adı altında karşı tarafa verilmiş ise bu ödemelerin de yine organizasyon sahibine iadesi gerekecektir. Nitekim salgın hastalık gibi sonraki kusursuz imkânsızlık halinde asıl borcun sona ermesi sebebiyle, buna bağlı fer’i (yan) hak olan bağlanma parası üzerindeki hak iddiası da sona erecektir.

Düğün organizasyonu sözleşmelerinde genellikle cayma parası öngörülmektedir. TBK m. 178’de açıkça öngörüldüğü üzere cayma parasının talep edilebilmesi, taraflardan birinin caymasına bağlıdır. Ortada bir cayma iradesi olmayıp korona salgını sebebiyle öngörülen düzenleme kapsamında organizasyonun yapılamaması söz konusudur. Dolayısıyla cayma parası talep edilemez. Diğer yandan Nikah ve Düğün organizasyonlarının artık yapılacak olması TÜKETİCİNİN BU ŞARTLAR ALTINDA yani kısaca tedbirler nedeniyle eğlenemeyeceği, arzu edilen düğün şekli ve uygulamasını yapamayacağı bir düğünü yapmak zorunda bırakılması anlamına gelmemektedir. Bu noktada mümkün olduğu takdirde ertelenmesini talep etme hakkı da dahil olmak üzere sözleşmeden dönme hukuki haklarının olduğunu belirtmeliyiz.

Bu bağlamda vatandaşlar bir avukata müracaat ederek düğün salonuna ihtar çekmek suretiyle sözleşmeden döndüklerini bildirebilir ve varsa yaptıkları ön ödemelerin iadesini hukuki yollara başvurarak talep edebilirler. Başvurulacak hukuki yollar ücretin tutarına göre tüketici hakem heyetleri yahut mahkemeler olarak değişkenlik gösterecektir.

Sevgili Meslektaşım Avukat Büşra KARASABAN’ a katkılarından dolayı teşekkür ediyorum. Tedbirlere ve kurallara uyarak, insana saygı temelinde yaşayarak salgının kısa sürede sona ereceği ümidiyle sağlıkla, huzurla insanlığın kurtuluş bayramlarına kavuşmayı ve insanımızın hem düğün hem de diğer tüm planlarını neşe içerisinde gerçekleştirmelerini diliyorum. Sağlıcakla

http://www.ayozen.av.tr/

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.