Önümüzdeki bir buçuk y›l içinde ülkemizde üç önemli seçim yapılacak. 30 Mart’ta yerel seçimler,
Ağustos 2014’te Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve 2015’te milletvekilli¤i seçimleri… Hatta, Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle genel seçimlerin birleştirilip, her ikisinin 2014’te yapılacağı da söyleniyor.
30 Mart 2014’te yapılacak olan belediye seçimleri, sonuçlar› ve siyasal etkileri nedeniyle, Türk siyasal tarihinin son derece önemli bir seçimi olacaktır. Bu belediye seçimlerinde, tüm Türkiye’de yerel iktidarlar belirlenecektir.
Ama, aynı zamanda bu seçimler, merkezi siyasal iktidarın değişip değişmeyeceğinin de işaret fişeği
olacaktır.
Demokrasi aslında birçok temel unsurun birleşmesiyle oluşan bir yönetim sistemidir. Bir yaşam biçimidir.
Demokrasi, öncelikle vatandaşın temel hak ve özgürlüklerinin hiçbir koşul altında ve hiçbir biçimde çiğnenmediği, siyasal iktidarın gücünün hukuksal normlarla sınırlandırıldığı, kuvvetler ayrılığı ilkesinin tartışmasız gerçekleştiği, hukukun üstünlü¤ü ilkesinin titizlikle uygulandığı bir kurumlar bütünüdür.
Çağımızın demokrasi anlayışı, 19 ve 20. yüzyılın klasik demokrasi sisteminin sınırlarını aşmıştır. Çağımızda sayısal çoğunluk yerine, katılımcı bir demokrasi anlayışı geçerlidir. Gerçek katılımcı ve hukukun üstünlü¤üne dayalı bir demokrasinin ülkemizde gerçekleşmesi için de, belli aralıklarla yapılan seçimlerin “hilesiz” ve “şaibesiz” gerçekleşmesi gerekir.
Bu genel girişten sonra yakınlaşan seçimlerde karşı karşıya olduğumuz temel sorunlar üzerinde duracağız.
Dört büyük sorun
Üç ay sonra yapılacak olan yerel seçimlere giderken, Türkiye’de bir yandan Cumhuriyet’in temel ilkelerinin zedelendi¤i, hatta tahrip edildiği; öte yandan seçim güvenli¤i ve seçim sonuçlar›n›n tartışıldığı çok nazik durumlarla karşı karşıya bulunuyoruz. Bu sorunlar dört ana başlıkta özetlenebilir.
Şöyle ki:
1. Cumhuriyet’in temel felsefesinin yıkıma uğratılması girişimleri;
2. Seçmen say›s› ve seçmen kütükleri ile ilgili sorunlar;
3. Seçim isteminin eşitlik ve adaletini zedeleyen baraj konusu;
4. Partilerin k›s›r çekişmeler nedeniyle işbirliği yapma olana¤›n› kaybetmeleri.
Yukarıdaki başlıkları kısaca irdeleyelim:
Cumhuriyet rejiminin temel felsefesine karşıt girişimler AKP siyasal iktidar›n›n Atatürk Cumhuriyet’inin temel felsefesiyle ciddi bir biçimde çatıştığı artık apaçık bellidir. Cumhuriyet’in temel felsefesini oluşturan Anayasa’n›n ilk dört maddesinin değiştirilmesi için gösterilen gayretler bunun en somut göstergesidir. AKP temel özgürlükleri kısıtlamış, 23 Nisan, 19 May›s ve 29 Ekim milli bayramlar›m›z›n kutlanmaları yasaklamıştır.
AKP, 2011 referandumuyla Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK), Yargıtay ve Danıştay’ın yeniden yapılandırılmasını sağlanmış ve bu anayasa değişikleri aracılığıyla bir sivil darbe gerçekleştirilmiştir. Yüzlerce gazeteci hapse atılmış, gösteri ve eleştiri haklarını kullanan vatandaşlar ve üniversite gençleri tazyikli su, biber gazı ile durdurulmuş, gösterilerde polisin orantısız güç kullanması nedeniyle yaralananlar ve ölenler olmuştur.
Ülkenin bölünmez bütünlü¤ü sorgulan›r duruma gelmiş, dış politikada komşularla “sıfır sorun”, tüm komşularla çelişki ve çekişmeye dönüşmüştür. Ekonomik durum, parlak de¤ildir. Cari aç›k 90 yıllık Cumhuriyet döneminin en üst düzeyine çıkmıştır. Bu temel sorunlar giderek çoğalmaktadır.