Bu yıl, 29 Ekim ile 10 Kasım arasında bütün yurtta Cumhuriyet’i ve Büyük Atatürk’ü içtenlikle ve heyecanla andık. Artık bu zaman dilimi Cumhuriyet ve Atatürk Haftası olarak kabul ediliyor.
AKP siyasal iktidarının ileri gelenleri Gazi Mustafa Kemal diyorlar ama bir türlü Atatürk diyemiyorlar. Onlar için bağımsızlık savaşı, Milli Mücadele var ama Atatürk devrimleri yok… Zorlanıyorlar, Gazi Mustafa Kemal diyorlar ama Atatürk'e gelince duraklıyorlar. AKP iktidarının laik Cumhuriyet ilkelerine ve Atatürk’ün Aydınlanma Devrimlerine karşı olduklarını, 12 yıldır yaşananları özümseyen herkes kabul ediyor.
12 yıllık AKP iktidarının özeti şudur: Cumhuriyet’in kazanımları bir bir iptal edilmek isteniyor. 1930'larda bu halkın dişinden-tırnağından artırdığı tasarruflarla yaratılan milli ekonomi, yerli üretim yapan ulusal fabrikalar bir bir satılıyor. Hayır, hayır satılıyor değil, satıldı, hepsi bitti…
Eğitim alanında geriye dönüş adım adım uygulanıyor. 4+4+4 gibi dünya da bir örneği olmayan ve temelden geriye gidişi simgeleyen eğitim politikaları hızlı bir biçimde hayata geçiriliyor. Bütün Anadolu da, özellikle büyük kentlerde okullar yarıdan ikiye bölünerek yeni imam hatip okulları açılıyor.
Milli Mücadelede, kan dökülerek sağlanan milli sınırlar delik deşik ediliyor. Vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığı yıkılıyor, yerle bir edilmek isteniyor. Vatan topraklarından yabancı askeri güçlerin “biji Obama” bağırışlarıyla geçmesi sağlanıyor…
Bu düpedüz karşı devrim hareketidir. Ancak bu karşı devrim zihniyeti ve Cumhuriyet kazanımlarını yerle bir etme politikası kuşkusuz yeni bir toplumsal hareketin filizlenmesine, tohumlanmasına de yataklık etmiştir.
Tolum bilimi, siyaset bilimi, sosyoloji, her tezin bir karşı tez (anti-tez) yaratacağını kabul eder. Bu olgu, sosyal bilimlerin temel kuralıdır. İşte bu kural, tüm toplum katmanlarında, AKP'nin Cumhuriyet ve Aydınlanma Devrimleri düşmanlığına karşı, yeni bir “tez” ,yeni bir “hareket” yaratmıştır. Bu hareket, “Atatürk’ün Devrimlerini ve Laik Cumhuriyet ilkelerini koruma” refleksidir…
Kanımca, özetlemeğe çalıştığım bu nedenlerle, bu yıl Cumhuriyet Bayramı bütün yurtta halkın içtenlikli ve coşkun katılımıyla gerçekleşti. Binler onbinler, kadın-erkek, genç-ihtiyar, bütün kuvayı milliyeciler, Cumhuriyet Bayramı kortejleri oluşturdular, bu şölenlere istekle katıldılar.
İşte bu nedenle, bu yıl yüzbinler ve yüzbinler Anıtkabir’e akın etti. Halk bir bakıma AKP liderlerine, artık yeter, bizde varız diyordu…
Bu satırların yazarı bu hareketlere büyük kentlerde, İstanbul da gözlemci olarak katıldı. Kadıköy de sahil de, Fenerbahçe'den Bostancı’ya 14 kilometreyi bulan el ele tutuşarak gösteri yapan Atatürkçüler bir bakıma barışçı yöntemlerle Atatürk’e bağlılıklarını tarihe not düşüyorlardı.
10 Kasım gecesi, Eğitim-İş Kuşadası şubesinin düzenlediği Atatürk gecesine katıldım. Gazeteci arkadaşım Dursun Özden'le birlikte panelde konuştuk. Kuşadası'nın Atatürk ilkelerine inanmış eğitim emekçileri ve sivil toplum liderleri bu anlamlı gecede etkin katılım sağladılar. Özellikle, genç eğitimcilerin etkin katılımları dikkate değerdi.
12 Kasım 2014 gecesi de, ADD Ödemiş Şubesi’nin düzenlediği toplantıya katıldım. Ödemiş’te de aynı heyecanı, aynı duyarlılığı gördüm.
Büyük Menderes ve Küçük Menderes Bölgesinde kırsal alanda dolaştım, eski bir politikacı olarak köylere gittim, tarım kesiminin emekçileri köylülerle konuştum. Ege köylüsü de AKP'nin Atatürk karşıtlığından ve uyguladığı vahşi kapitalist ekonomi politikalarından memnun değildir.
Gözlemlerim ve son çözümlemede okumaya ve anlamaya çalıştığım büyük resim şudur:
Gençler Atatürk’e ve Laik Cumhuriyet Devrimlerine sahip çıkıyor…
Her yaştan Atatürkçüler ayaktadır…
Köylüler, vatan bütünlüğünün tehlikede olduğunu görmektedirler. AKP'nin tarımsal ekonomi uygulamalarından memnun değillerdir…
Türkiye Cumhuriyetini yıkma hareketi başarılı olamayacaktır…
Atatürk ve Aydınlanma Devrimleri her geçen gün daha iyi anlaşılıyor, daha çok seviliyor. Atatürk’ün yaptıklarının köklü bir devrim olduğu gün-gün daha çok özümseniyor…
Atatürkçüleri yok edemeyecekler…
Cumhuriyet ilkelerini silip süpüremeyecekler…
Çünkü Kuvayı Milliye Ruhu yaşıyor ve yaşayacaktır…
Dr. Mehmet Alev COŞKUN Siyaset Bilimi Öğretim Üyesi, CHP İzmir eski Milletvekili, Turizm-Tanıtma Bakanı