Rıdvan Eşin
Esnaf Odaları Bidliği
Le Pain
Alev Coşkun
Köşe Yazarı
Alev Coşkun
 

Dersim olayları

Dersim olayları-siyasal istismar ve acıyı bal eylemek… AKP iktidarı, ekonomik ya da siyasal nedenlerle sıkıştığı zaman hemen gündem değiştirir. Artık halkımız da buna alıştı. Kaçak-Saray, ekonomik durum, Türkiye’nin sınır güvenliği, terör ve Suriye konularında sıkışan AKP, son hafta, bilinen bir biçimde tekrar gündem değiştirmek yoluna gitti. En kolay gündem değiştirme konusu da Dersim olaylarıdır. Hemen yandaş basın konuya atladı.  Bu konu, son iki haftadır, gazete sütunlarını ve TV siyasal oturumlarını işgal ediyor. Bu konu daha önceleri de siyasi yönden kullanılmıştı. Ne yazık ki, her defasında CHP'nin kimi milletvekilleri bu tuzağa düşüyorlar. Bu kez de böyle oldu. Yeni gelişmelerin ışığında, konuyu tarihsel ve sosyolojik yönleriyle ele alarak irdelemek istedim. Öncelikle, şunu belirtmeliyim ki, 75-76 yıl önce yer almış toplumsal bir olayın, 2014 ün, yani 21.yüzyılın koşulları çerçevesinde ve siyasal polemik yapmak için kullanılması çok yanlıştır. Yetmiş yıl öncesinin siyasal ve toplumsal koşulları bir yana bırakılarak, böylesi bir toplumsal olayın yargılanması doğru sonuçlar getirmez. Dersim olayı nedir?  Siyasal, toplumsal ve sosyolojik yönleri ağır basan bir toplumsal olayla yüz yüzeyiz.  Çünkü o gününün koşulları çerçevesinde bir yanda bir ulus devletin inşası, öte yanda ekonomik ve toplumsal etkinliklerinin sürmesini isteyen feodal beylerin amaçları ve çıkarları söz konusudur. Dersim olayları konusunda siyasal ve toplumsal noktaları, bu konuyu yansız olarak incelemiş tarihçi ve sosyal bilimcilerin bulguları ve değerlendirmeleri dikkate alınarak şöyle özetlenebilir: Dersim olayı, feodal yapının ve buna dayalı ekonomik güçlerinin sürmesini isteyen aşiret beyleri ile yeni kurulan Cumhuriyetin merkezi hükümeti arasındaki çatışmadan doğmuştur. Bu karşı çıkışta temel olarak 50 aşiretten sadece 5 aşiret aktif rol almış, diğerleri Cumhuriyet hükümetine karşı yapılan harekete katılmamışlardı. Yüzyıllar boyunca süren feodal beyler, merkezi hükümet çatışması 1923 ten,1938'lere dek sürdü. Son tahlilde, özellikle 1938 de merkezi hükümet otoritesi orantısız güç kullanmıştır. Buraya kadar yazdıklarımızdan yanlış bir yorum değerlendirilmesi çıkarılmamalıdır. Bu satırların yazarı Dersim olayında özellikle 1938 Ağustos ayındaki orantısız güç kullanımını asla uygun görmemektedir. Konunun bir de siyasal yönüne bakalım. Milli Mücadele’de Dersimliler Atatürk’ün yanında yer almışlardır. Dersim’in Hozat bölgesinden başta Ferhat Uşağı Aşiret Reisi Diyap Ağa, Dersim sorgu yargıcı Abdülhak Tevfik Bey (Gençtürk) ve Şeyh Hasanlı Aşiret Reisi Süvari Binbaşı Hasan Hayri bey (Kanko), Abbasoğlu Aşiret Reisi ve Bidayet Mahkemesi üyesi Mustafa Aga (Özkök), Süvari Yüzbaşı Mustafa Zeki bey (Saltuk), Karahali Aşiret Reisi Ramiz bey (Ahmet Ramiz Tan), den oluşan 6 önemli kişi, Birinci Meclis'te milletvekili olarak Milli Mücadele ye katılmışlar ve Mustafa Kemal’in yanında yer almışlardı. Ayrıca Dersim halkı da Milli Mücadeleye katılmışlardı. Sakarya Savaşı öncesi Meclis’in Kayseri'ye taşınması hazırlıklarının yapıldığı sırada, Dersimli Diyap Ağa Meclis kürsüsüne çıkarak “ biz buraya kaçmak için mi, savaşmak için mi geldik. Meclis'in taşınmasına karşıyım” diyerek ön aldığını ve Meclis’in Kayseri'ye taşınmasını önlediğini unutmamalıyız. Atatürk Cumhuriyet’in ilanından sonra Dersim halkının yanında olduğunu göstermek için yörenin temsilcileriyle 1926 yılında TBMM de bizzat görüştü. Bölgede okullar açılacağını, sağlık hizmetlerinin halka götürüleceğini, hastaneler yapılacağını, halka toprak dağıtılacağını ve genel af çıkarılacağını anlattı ve bunlar için söz verdi. Bu toplantıya Dersimdeki bütün aşiret reisleri geldiler, bir tek kişi katılmadı, oda Seyit Rıza’dır. Zaten Seyit Rıza, bu toplantıdan 10 yıl sonra, Dersim’e yapılan yatırımlara, okullara, köprülere, karakollara karşı çıkarak isyan etmiştir. Yabancı kaynaklarda bu durumu yazmışlardır. Örneğin, 15.Haziran.1937 tarihli The Times gazetesi “ Eğitim- Öğretim seferberliğine karşı koyanlar Dersim’de ayaklandılar” haberini veriyor. Aslında, yerel aşiretlerden sadece 2 ya da 3'ü, yapılan köprü, karakol, eğitim yatırımlarına karşı çıkıyorlardı. Dersim’in doğal yapısı çok çetindir. Dersim, İki dağ arasındadır. Tarımsal geliri kısıtlıdır. Halkın eğitim düzeyi düşüktür. Aşiretler, yüzyıllar boyunca hayatlarını gelen geçenden haraç alarak yürütmektedirler. 1937 yılında, Singeç köprüsü tamamlandı.  Ancak köprünün bir ucunda güvenliği sağlamak üzere kurulmuş olan karakol’a saldırı oldu, karakol yakıldı ve 33 asker şehit oldu. 27.Mart.1937 tarihinde, Dersim-Erzincan yolu üzerindeki köprü yakıldı, bu yakma işlemini iki aşiret (Haydaran ve Demanan) gerçekleştirdi. 1937 Kasım ayında Atatürk Diyarbakır’dan Elazığ üzerinden Tunceli’nin Pertek ilçesine geldi ve Murat ırmağı üzerindeki Singeç Köprüsünün açılış töreninde hazır bulundu. DERSİMLİ ASİLDİR: Bu tören’de Dersim halkından bir ihtiyar, Atatürk'e övücü sözler söyledi.  Atatürk, bundan çok memnun oldu, bu konuşmaya söyle bir yanıt verdi: “Sana teşekkür ederim silah arkadaşım… Sizler bizim kanımızdansınız, bizim insanlarımızsınız, bu toprakların insanısınız… Geçmişteki ufak tefek hataları, küçük ve manasız davranışları unutmaya mecburuz.  Kin beslememek, kardeşliğimizi sürdürmek zorundayız. Ben Dersimsilerin ve bu yöre halkının nasıl temiz, nasıl asil duygulu, nasıl vatansever olduklarını yakından bilirim. Sizlerin böyle hareketlere asla katılmamış olduğunuzdan da haberim var.  Biz bir milletiz, hepimiz bir milletiz. Buradan başka gidecek Türkiye yok.  Bunu bilir, bunu idrak edersek bizi ne içerden ne de dışarıdan kimse yıkamaz.”(Atatürk Dersimle Yüzleşti-Hürriyet 15.Kasım.2014). Atatürk’ün özetleyerek verdiğimiz bu konuşması aslında Dersim halkıyla barışmak, helalleşmek amacını taşıyordu. Halk tarafından da çok tutulmuş ve alkışlanmıştı. Başbakan İsmet İnönü, 1.Kasım 1937 tarihinde, Başbakanlıktan ayrıldı, yerine aynı tarihte Celal Bayar getirildi. Bu tarihe kadar, Dersim de büyük kitle ölümleri olmadı, büyük operasyonlar olmadı. Başbakan İnönü, büyük kıyımlara, halka karşı hareketlere karşıydı ve böylesi hareketleri engelliyordu. 1938 yılında, Dersim’de olaylar yeniden tırmanma eğilimi göstermeye başladı.  1938 başlarından itibaren de Atatürk’ün hastalığı derinleşti, Atatürk’ün sağlık durumu olayları denetlemeye olanak tanımıyordu. Başbakan Celal Bayar, 10-17 Ağustos 1938 tarihinde, "Üçüncü Tunceli Harekâtı" adı verilen askeri operasyon başlattı. Bu aşırı güç kullanma girişimiydi ve 17 gün sürdü. He zaman ve her fırsatta D.DP'den söz eden, Bayar’dan Menderes’ten söz ederek onları öven, başta Erdoğan, AKP liderleri, Tunceli’de Celal Bayar’ın Başbakanlığında gerçekleşen bu “3.hareketi” görmezden geliyorlar. Suçlu aranıyorsa, 3.Tunceli harekâtını yapan hükümet ve Başbakan Bayar ortadadır. Menderes’te o sırada CHP Milletvekili ve CHP müfettişidir. DERSİMLİ’ LERİN TAVIRLARI: Yetmiş altı yıl önceki bu olay sonrası Dersim ‘linin tutumu beni yıllarca etkilemiştir. Dersimli bu feci olaylardan sonra, konuyu genel olarak iç benliğine gömmüştür. Devlete karşı kin tutmamıştır. Yüzyıllara dayalı “Acıyı bal eyledik” sözü Dersim olayına da uyarlanmıştır. Bir de bu tartışmalarda incitici ve olumsuz bir yan ağır basmaya başladı.  Bu da bu olay üzerinden Alevi düşünce sisteminin yargılanmak istenmesidir. Başbakan Davutoğlu Alevilere serzenişte bulunuyor.  Gerek yandaş basın, gerek TV’lerde; “Mademki o günkü CHP hükümeti Dersim’e böylesi bir askeri harekât yapmıştı, neden Dersimliler ve Aleviler hala CHP’ye oy veriyorlar?”…Bu temele dayanarak Alevi kitlesi sorgulanmaya çalışılıyor. Aleviler Laik Cumhuriyet Yandaşıdırlar: AKP liderlerinin anlayamadıkları nokta şurasıdır: Aleviler Laik Cumhuriyet yandaşıdırlar. Dersimli, CHP’nin yanında yer almaktır. Yüzyılların acıları ile deneyimleriyle insanı temel alan felsefeyle yoğrulmuş olan Alevilik düşüncesi, Dersimlileri ve genelde Alevileri doğal olarak laik ilkelerin ve Cumhuriyet rejiminin yanında yer almaya yönlendirmiştir. Bu konu, onlar için yaşamsal önemdedir. Eğer bugünkü koşullarda, daha etkin, daha ilerici, daha aydınlanmacı, daha eşitlikçi ve özgürlükçü, emekten yana ve hepsinden önemlisi, gerçek olarak laik Cumhuriyet ilkelerine bağlı güçlü bir parti çıkarsa Dersimli ve Aleviler o partiye yönelirler.  Ama bu olmazsa tutum ve tavırlarını değiştirmezler. Hele laik Cumhuriyet ilkelerine karşı olan ve Alevileri siyaset arenasında kullanmak isteyen AKP’ye oy vermezler. İhtiyar bir bilge Dersimli TV’de çok bilgece bir söz söyledi: “Biz bu acıyı yıllardır kapatmıştık, acıyı bal eylemiştik…”
Ekleme Tarihi: 25 Kasım 2014 - Salı

Dersim olayları

Dersim olayları-siyasal istismar ve acıyı bal eylemek…

AKP iktidarı, ekonomik ya da siyasal nedenlerle sıkıştığı zaman hemen gündem değiştirir. Artık halkımız da buna alıştı.

Kaçak-Saray, ekonomik durum, Türkiye’nin sınır güvenliği, terör ve Suriye konularında sıkışan AKP, son hafta, bilinen bir biçimde tekrar gündem değiştirmek yoluna gitti. En kolay gündem değiştirme konusu da Dersim olaylarıdır. Hemen yandaş basın konuya atladı.  Bu konu, son iki haftadır, gazete sütunlarını ve TV siyasal oturumlarını işgal ediyor. Bu konu daha önceleri de siyasi yönden kullanılmıştı. Ne yazık ki, her defasında CHP'nin kimi milletvekilleri bu tuzağa düşüyorlar. Bu kez de böyle oldu.

Yeni gelişmelerin ışığında, konuyu tarihsel ve sosyolojik yönleriyle ele alarak irdelemek istedim.

Öncelikle, şunu belirtmeliyim ki, 75-76 yıl önce yer almış toplumsal bir olayın, 2014 ün, yani 21.yüzyılın koşulları çerçevesinde ve siyasal polemik yapmak için kullanılması çok yanlıştır. Yetmiş yıl öncesinin siyasal ve toplumsal koşulları bir yana bırakılarak, böylesi bir toplumsal olayın yargılanması doğru sonuçlar getirmez.

Dersim olayı nedir?  Siyasal, toplumsal ve sosyolojik yönleri ağır basan bir toplumsal olayla yüz yüzeyiz.  Çünkü o gününün koşulları çerçevesinde bir yanda bir ulus devletin inşası, öte yanda ekonomik ve toplumsal etkinliklerinin sürmesini isteyen feodal beylerin amaçları ve çıkarları söz konusudur.

Dersim olayları konusunda siyasal ve toplumsal noktaları, bu konuyu yansız olarak incelemiş tarihçi ve sosyal bilimcilerin bulguları ve değerlendirmeleri dikkate alınarak şöyle özetlenebilir:

Dersim olayı, feodal yapının ve buna dayalı ekonomik güçlerinin sürmesini isteyen aşiret beyleri ile yeni kurulan Cumhuriyetin merkezi hükümeti arasındaki çatışmadan doğmuştur.

Bu karşı çıkışta temel olarak 50 aşiretten sadece 5 aşiret aktif rol almış, diğerleri Cumhuriyet hükümetine karşı yapılan harekete katılmamışlardı. Yüzyıllar boyunca süren feodal beyler, merkezi hükümet çatışması 1923 ten,1938'lere dek sürdü.

Son tahlilde, özellikle 1938 de merkezi hükümet otoritesi orantısız güç kullanmıştır.

Buraya kadar yazdıklarımızdan yanlış bir yorum değerlendirilmesi çıkarılmamalıdır. Bu satırların yazarı Dersim olayında özellikle 1938 Ağustos ayındaki orantısız güç kullanımını asla uygun görmemektedir.

Konunun bir de siyasal yönüne bakalım.

Milli Mücadele’de Dersimliler Atatürk’ün yanında yer almışlardır. Dersim’in Hozat bölgesinden başta Ferhat Uşağı Aşiret Reisi Diyap Ağa, Dersim sorgu yargıcı Abdülhak Tevfik Bey (Gençtürk) ve Şeyh Hasanlı Aşiret Reisi Süvari Binbaşı Hasan Hayri bey (Kanko), Abbasoğlu Aşiret Reisi ve Bidayet Mahkemesi üyesi Mustafa Aga (Özkök), Süvari Yüzbaşı Mustafa Zeki bey (Saltuk), Karahali Aşiret Reisi Ramiz bey (Ahmet Ramiz Tan), den oluşan 6 önemli kişi, Birinci Meclis'te milletvekili olarak Milli Mücadele ye katılmışlar ve Mustafa Kemal’in yanında yer almışlardı. Ayrıca Dersim halkı da Milli Mücadeleye katılmışlardı. Sakarya Savaşı öncesi Meclis’in Kayseri'ye taşınması hazırlıklarının yapıldığı sırada, Dersimli Diyap Ağa Meclis kürsüsüne çıkarak “ biz buraya kaçmak için mi, savaşmak için mi geldik. Meclis'in taşınmasına karşıyım” diyerek ön aldığını ve Meclis’in Kayseri'ye taşınmasını önlediğini unutmamalıyız.

Atatürk Cumhuriyet’in ilanından sonra Dersim halkının yanında olduğunu göstermek için yörenin temsilcileriyle 1926 yılında TBMM de bizzat görüştü. Bölgede okullar açılacağını, sağlık hizmetlerinin halka götürüleceğini, hastaneler yapılacağını, halka toprak dağıtılacağını ve genel af çıkarılacağını anlattı ve bunlar için söz verdi.

Bu toplantıya Dersimdeki bütün aşiret reisleri geldiler, bir tek kişi katılmadı, oda Seyit Rıza’dır.

Zaten Seyit Rıza, bu toplantıdan 10 yıl sonra, Dersim’e yapılan yatırımlara, okullara, köprülere, karakollara karşı çıkarak isyan etmiştir.

Yabancı kaynaklarda bu durumu yazmışlardır. Örneğin, 15.Haziran.1937 tarihli The Times gazetesi “ Eğitim- Öğretim seferberliğine karşı koyanlar Dersim’de ayaklandılar” haberini veriyor.

Aslında, yerel aşiretlerden sadece 2 ya da 3'ü, yapılan köprü, karakol, eğitim yatırımlarına karşı çıkıyorlardı.

Dersim’in doğal yapısı çok çetindir. Dersim, İki dağ arasındadır. Tarımsal geliri kısıtlıdır. Halkın eğitim düzeyi düşüktür. Aşiretler, yüzyıllar boyunca hayatlarını gelen geçenden haraç alarak yürütmektedirler.

1937 yılında, Singeç köprüsü tamamlandı.  Ancak köprünün bir ucunda güvenliği sağlamak üzere kurulmuş olan karakol’a saldırı oldu, karakol yakıldı ve 33 asker şehit oldu.

27.Mart.1937 tarihinde, Dersim-Erzincan yolu üzerindeki köprü yakıldı, bu yakma işlemini iki aşiret (Haydaran ve Demanan) gerçekleştirdi.

1937 Kasım ayında Atatürk Diyarbakır’dan Elazığ üzerinden Tunceli’nin Pertek ilçesine geldi ve Murat ırmağı üzerindeki Singeç Köprüsünün açılış töreninde hazır bulundu.

DERSİMLİ ASİLDİR:

Bu tören’de Dersim halkından bir ihtiyar, Atatürk'e övücü sözler söyledi.  Atatürk, bundan çok memnun oldu, bu konuşmaya söyle bir yanıt verdi:

“Sana teşekkür ederim silah arkadaşım…

Sizler bizim kanımızdansınız, bizim insanlarımızsınız, bu toprakların insanısınız… Geçmişteki ufak tefek hataları, küçük ve manasız davranışları unutmaya mecburuz.  Kin beslememek, kardeşliğimizi sürdürmek zorundayız. Ben Dersimsilerin ve bu yöre halkının nasıl temiz, nasıl asil duygulu, nasıl vatansever olduklarını yakından bilirim. Sizlerin böyle hareketlere asla katılmamış olduğunuzdan da haberim var.  Biz bir milletiz, hepimiz bir milletiz. Buradan başka gidecek Türkiye yok.  Bunu bilir, bunu idrak edersek bizi ne içerden ne de dışarıdan kimse yıkamaz.”(Atatürk Dersimle Yüzleşti-Hürriyet 15.Kasım.2014).

Atatürk’ün özetleyerek verdiğimiz bu konuşması aslında Dersim halkıyla barışmak, helalleşmek amacını taşıyordu. Halk tarafından da çok tutulmuş ve alkışlanmıştı.

Başbakan İsmet İnönü, 1.Kasım 1937 tarihinde, Başbakanlıktan ayrıldı, yerine aynı tarihte Celal Bayar getirildi. Bu tarihe kadar, Dersim de büyük kitle ölümleri olmadı, büyük operasyonlar olmadı. Başbakan İnönü, büyük kıyımlara, halka karşı hareketlere karşıydı ve böylesi hareketleri engelliyordu.

1938 yılında, Dersim’de olaylar yeniden tırmanma eğilimi göstermeye başladı.  1938 başlarından itibaren de Atatürk’ün hastalığı derinleşti, Atatürk’ün sağlık durumu olayları denetlemeye olanak tanımıyordu.

Başbakan Celal Bayar, 10-17 Ağustos 1938 tarihinde, "Üçüncü Tunceli Harekâtı" adı verilen askeri operasyon başlattı. Bu aşırı güç kullanma girişimiydi ve 17 gün sürdü.

He zaman ve her fırsatta D.DP'den söz eden, Bayar’dan Menderes’ten söz ederek onları öven, başta Erdoğan, AKP liderleri, Tunceli’de Celal Bayar’ın Başbakanlığında gerçekleşen bu “3.hareketi” görmezden geliyorlar. Suçlu aranıyorsa, 3.Tunceli harekâtını yapan hükümet ve Başbakan Bayar ortadadır. Menderes’te o sırada CHP Milletvekili ve CHP müfettişidir.

DERSİMLİ’ LERİN TAVIRLARI:

Yetmiş altı yıl önceki bu olay sonrası Dersim ‘linin tutumu beni yıllarca etkilemiştir. Dersimli bu feci olaylardan sonra, konuyu genel olarak iç benliğine gömmüştür.

Devlete karşı kin tutmamıştır. Yüzyıllara dayalı “Acıyı bal eyledik” sözü Dersim olayına da uyarlanmıştır.

Bir de bu tartışmalarda incitici ve olumsuz bir yan ağır basmaya başladı.  Bu da bu olay üzerinden Alevi düşünce sisteminin yargılanmak istenmesidir.

Başbakan Davutoğlu Alevilere serzenişte bulunuyor.  Gerek yandaş basın, gerek TV’lerde; “Mademki o günkü CHP hükümeti Dersim’e böylesi bir askeri harekât yapmıştı, neden Dersimliler ve Aleviler hala CHP’ye oy veriyorlar?”…Bu temele dayanarak Alevi kitlesi sorgulanmaya çalışılıyor.

Aleviler Laik Cumhuriyet Yandaşıdırlar:

AKP liderlerinin anlayamadıkları nokta şurasıdır: Aleviler Laik Cumhuriyet yandaşıdırlar. Dersimli, CHP’nin yanında yer almaktır. Yüzyılların acıları ile deneyimleriyle insanı temel alan felsefeyle yoğrulmuş olan Alevilik düşüncesi, Dersimlileri ve genelde Alevileri doğal olarak laik ilkelerin ve Cumhuriyet rejiminin yanında yer almaya yönlendirmiştir. Bu konu, onlar için yaşamsal önemdedir.

Eğer bugünkü koşullarda, daha etkin, daha ilerici, daha aydınlanmacı, daha eşitlikçi ve özgürlükçü, emekten yana ve hepsinden önemlisi, gerçek olarak laik Cumhuriyet ilkelerine bağlı güçlü bir parti çıkarsa Dersimli ve Aleviler o partiye yönelirler.  Ama bu olmazsa tutum ve tavırlarını değiştirmezler. Hele laik Cumhuriyet ilkelerine karşı olan ve Alevileri siyaset arenasında kullanmak isteyen AKP’ye oy vermezler.

İhtiyar bir bilge Dersimli TV’de çok bilgece bir söz söyledi:

“Biz bu acıyı yıllardır kapatmıştık, acıyı bal eylemiştik…”

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.