‘YARGI VE SAVUNMA’

AYDIN- Ülkede demokrasi ister görünenlerin, önce partisi içinde demokratik kanalları işletmesi gereğini vurguluyor Salih Demir. İbretle okunacak yazı şöyle: “YARGI VE SAVUNMA Türkiye’de pek çok şey akılla, mantıkla açıklanacak gibi değil. Bir ara marketler zincirinin birinde turşu dolu kavanoz 1.95 liraya satılırken aynı kavanozun boş olanı, aynı marketlerde 2.25 liraya satılmaktaydı. Bu olay gazetelerin magazin sayfalarına kadar taşınmıştı, görmüşsünüzdür. Bunun gibi anlayamadığım çok şey var. Örneğin, 80 milyon nüfuslu ülkemizde yaklaşık 25 milyon kişi geçimini büyük oranda siyasetten karşılıyor. Ama nüfusumuzun 15-20 milyonu da işsiz. Tuhaf değil mi? Pazarda elma 2-2,30 lira iken üretici 40 kuruşa bile satamadığından, elinde kaldığından, çürümemesi için soğuk hava deposunda kilosu için 30-35 kuruş ödemek zorunda olduğundan yakınıyor. Bu da tuhaf bence. Ama bana en çarpıcı gelen tuhaflık siyasetle ilgili. Siyasette liderin sözü geçer. Lider isterse bakan bile döver. Şayet vatandaşın biri liderin düzenlediği mitingde bir yolunu bulup anasına ilaç alamadığından yakınsa, lider milyonların önünde vatandaşa “ananı al da git” diyebilir. Diyebilir de, o mitinge katılanlar ve ekranları başında dinleyenler, liderinin sözünün arkasından “elhamdülillah, Allah seni başımızdan eksik etmesin” diyerek elleri acıyasıya alkışlarlar. Bizim milletimiz güzel millettir. Eminim Lider, “ben çobanım” dese, vatandaşlar bu sefer de sürü yerine konuldukları için sevinirler. Çoban köpeği yerine konanların halinden memnun olduğuna dair asla şüphe yoktur. Tuhaflık bu kadarla değil. Bizim bu vekillerin kanun yapmakla ilgili fikirleri ne alınır, ne sorulur. Farkında mısınız? Onlar kaldır-indircidirler sadece. Bu sadece AKP’de MHP’de böyle değildir. CHP’de de böyledir. HDP ise can derdinde. Hepsi kaldır indirci dediysem bir yanlışlık yaptım sanıyorum. Çünkü liderin çevresinde danışıkçılık yapanlar da var. Mesela düşünün, CHP’de bir Hamza Çebi var, istediği ilçeye belediye başkanı bile atayabiliyor adam. Canım partili olması gerekmiyor atadığı adamın. Eski ülkücü olabilir. Yeter ki o ilçe de malum işleri takip etmede kafası çalışsın. Yanına da bir emir eri, pardon ilçe başkanı seçtirdin mi 4-5 sene orda neler döner neler. Gel de kayayı yerinden oynat. Ağzını açarsan, oyunu bozmaya kalkarsan, Kılıçtaroğlu’nun kılıcını yersin. Eh tuhaf ama ne yapalım. Ne diyor Kılıçtaroğlu: ‘Herkes haddini bilecek, yoksa disiplin kurulları tam olarak işletilecektir’ Benim için işlettiler vallah, gözümün yaşına bile bakmadılar. Soyadının Bayraktutan olduğunu hatırladığım Genel Merkez Yüksek Disiplin Kurulu Başkanına, Didim’de dönen dolapları anlattım. Belediye Başkanı ile CHP ilçe başkanının kirli ilişkilerini belgeledim adeta. Meğer partiyi halka karşı korumakmış onun görevi de. Disiplin böyle bir şey de ben anlamamışım. Disiplin Kurulu Başkanı Bayraktutan’ın soyadına baktım, makamına baktım Diyemedim ki bayrağı yanlış tutuyorsun. Kolay mı Çebi işe el koymuş, adamını korumaya almış yüksek bir disiplinle. Gel de tuhaf tuhaf gülme… Şu ülkede kuvvetler ayrılığı olmadan demokrasi olmaz. Yok zaten. Ben böyle konuşuyorum diye birileri kraldan daha kralcı kesilip ‘sen ne diyon ulan, sana mı sorulacak bu işer’ diyebiliyor.Çünkü demokrasi böyle bir şey zannediliyor bizde.. CHP’deki tuhaflık tam da demokrasimizle ilgili. Bakın ne diyor Kılıçtaroğlu: ‘Gazetecilerin haklarını, hukukunu, adaletini kim savunacak? CHP dışında savunacak kurum kalmadı arkadaşlar. Koro halinde bize saldırmalarının tek nedeni o. Türkiye tek sesli olsun. Hiç kimse bu hükümete itiraz etmesin hiç kimse. Aksine bir söz söylemesin. Niye söylemeyelim? Adaleti niye savunmayalım? İnsan haklarını niye savunmayalım? Medya özgürlüğünü niye savunmayalım? Demokrasiyi niye savunmayalım? Savunmak zorundayız çünkü varlık nedenimiz bu. Aksi halde kendi varlık nedenimizi inkar etmiş olacağız.’ Aman Allahım, gören de bunlar demokrasi savunuyor sanacak. Parti içinde ne demokrasi var, ne adil yargılama… Adalet hak getire. FETÖ, PKK, Cumhuriyet Gazetesi derken sıra kendisine geldiği halde hala kafalarını kumdan da çıkarmıyorlar. Kemal Kılıçtaroğlu, ‘Adil yargılama istiyoruz. Kim olursa olsun adaletle yargılansın. Darbeci mi, darbe girişiminde mi bulundu? Yakalayın adaletle yargılayın. Er, erbaşlar linç edildi. Linç edenleri yakalayın adaletle yargılayın. Devletin temeli adalettir. Adaletten uzaklaşırsanız sizin darbecilerden bir farkınız kalmaz. Adaletli davranması gereken organ devlettir. Bunu istiyoruz, bunu savunuyoruz, onlar ‘neden bunu söylüyorsunuz’ diye itiraz ediyorlar. Ne söylememizi istiyorlar? Adaletsizliğe alkış tutmamızı mı istiyorlar?’ Güzel de inanırlar mı sana? Partinizin içinde bunlardan kaçı kaldı? Adillik mi, adalet mi, demokratlık mı, sol mu, evrensel değerler mi? İtiraz edenlerin canına okuyanlar, ses çıkaranı anında susturanlar, partiden atanlar, halk nezdinde ne kadar inandırıcı olurlar? Bu konuda muhalifi olduğunuzu iddia ettiğiniz partiden farkınız olmadığı için ülke bu halde. Yani olanlar, yaşadıklarımız biraz da sizin eseriniz… Kılıçtaroğlu’nun yukarıda alıntıladığım sözlerini bakıp tuhaflığın böylesi demekten kendimi alamıyorum. CHP’nin ve Kılıçtaroğlu’nun yargı ve savunma mantığını düşündükçe Reis’in iki maddelik kanun maddeleri aklıma geliyor. Madde 1-Reis daima haklıdır. Made 2-Reisin haksız olduğu hallerde 1.madde geçerlidir. Bunlar bir yana. Ciddi ciddi düşündüğüm şu: CHP, Atatürk’ün, İnönü’nün, Ecevit’in CHP’si değil. CHP birileri tarafından ele geçirilmiştir. Ne dersiniz? Gelin CHP’yi geri isteyelim. Salih DEMİR”