Hasan Dinçer
Rıdvan Eşin
Esnaf Odaları Bidliği
Mustafa Savaş
Rıdvan Eşin

'Temiz bir gelecek için jeotermal'

EKONOMİ 05.06.2018 - 12:24, Güncelleme: 01.12.2020 - 14:50 3340+ kez okundu.
 

'Temiz bir gelecek için jeotermal'

Türkiye’nin Aydın’ın gündemine oturan jeotermal enerji ile ilgili açıklama yapan Jeotermal Yatırımcıları Derneği (JESDER), 'Temiz bir gelecek için jeotermal' sloganı ile özetlediği jeotermal enerjinin nasıl ve nelerden oluştuğunu anlattı.

AYDIN- “Jeotermal kaynak yer ısısı olup, yerkabuğunun çeşitli derinliklerinde birikmiş ısının oluşturduğu, kimyasallar içeren sıcak su, buhar ve gazlardır” diyen JESDER, açıklamasında, “Yer altında yüksek basınç ve sıcaklıkta bulunan jeotermal sıvı, bir miktar ergimiş gazlar içermektedir. Jeotermal sıvı yaklaşık 2 bin metre derinlikten yeryüzüne çıkarılınca, düşen basınç ve sıcaklık sonucu bu gazlar sıvıdan ayrılmaya başlar. Yoğuşan bir gaz olan su buharı hariç tutulduğunda, yoğuşmayan gaz yüksek oranda karbondioksit (CO2 ) ve bir miktar hidrojen sülfür (H2S)'den oluşur. Aydın'da açılan kuyularda yoğuşmayan gazların tamamına yakını (genellikle yüzde 99. 9 oranında) karbondioksit gazıdır” ifadelerini kullandı. Jeotermal santralların en büyük gaz atığı olan karbondioksitin (CO2 ), insanlar, hayvanlar ve bitkilerle beraber kömür, petrol ve doğal gaz gibi fosil yakıt yakan ulaşım araçları ve elektrik santralleri tarafından yoğun olarak üretilip atmosfere atılan sağlığa zararsız bir gaz olduğunu belirten JESDER’in açıklaması şöyle devam etti: “Zararsız bir gaz olan CO2, bitkilerin fotosentez yapması için atmosferde olması gerekir. CO2 aynı zamanda seralarda gübreleme için kullanılan bir gazdır. Bitkilerde verimin azalmaması için, bitkilerin gereksindiği CO2'in çeşitli yollarla yapay olarak karşılanmasına CO2 gübrelemesi yapılmaktadır. Seralarda CO2 gübrelemesi dışında Jeotermal kuyulardan elde edilen karbondioksit gazı, gerekli görüldüğünde diğer gazlardan ayrıştırılarak, karbonatlı içecek sektörü, seracılık, kuru buz ile soğutma, vb. uygulamalarda kullanılmak üzere ticari ürün olarak değerlendirilmektedir. Bir kilo kömür yakıldığında ise 2.93 kg karbondioksit gazı açığa çıkmaktadır. Örnek verecek olunursa; Bir binada 12 daire olduğunu ve 16 ton kömür alındığını düşünelim. Bu durumda daire başına 1.250 Kg kömür harcanmıştır. Bazı aylar ısınma gideri olmadığından, 5 aya bölerek aylık salınımı bulabiliriz. 1.250/ 5= 250 kg. Yıl bazında ise bu sayı; 3.000 kg’ı bulacaktır. Doğalgaz tüketimi ise metreküp üzerinden hesaplanmaktadır. Buna göre 1 metreküp doğalgazın yakılması ile 2.1857 kg karbondioksit gazı açığa çıkmaktadır. Jeotermal Enerjide ise CO2 salınımı yıllık 133 kg.’dır Açığa çıkan bir diğer gaz ise Hidrojen Sülfür’dür. Hidrojen sülfür, yerkürede doğal olarak oluşan ve 8 ppb (milyarda 8 parça) gibi çok düşük oranlarda bile çürük yumurta kokusu ile varlığını htiren renksiz ve yanıcı bir gazdır. Kükürtlü bir bileşen olan hidrojen sülfür petrol, doğal gaz, volkanik gazlar ve kaplıcalarda doğal olarak bulunur. Bu anlamda jeotermal santraller olmasa dahi bölge itibari ile bu kokunun oluşması normaldir. Aydın bölgesinde yoğuşmayan jeotermal gazlardaki hidrojen sülfürün 1000 - 2000 ppm seviyesinde olması ilk bakışta tedirginlik yaratabilir. Ancak bu gazlar soğutma kulelerinin tepelerinden yukarıya doğru yüksek hız ve debideki hava akımlarının içine salınır ve hiçbir canlı ile temas etmeden yükseklerde konsantrasyonların güvenli seviyelere düşmesi sağlanır. İş bu halde jeotermal santrallerin salınım yaptığı karbondioksiot oranı ile hidrojen sülfür oranı diğer enerji kaynaklarının salınımları arasında oldukça yüksek farklar bulunmaktadır ki her iki gazın da çevreye ve yöre halkına herhangi bir şekilde zararı yoktur. Bazı jeotermal sahalarından yükselen ve fabrika bacalarını andıran beyaz gaz sütunu duman değil esas itibariyle su buharıdır. Bitki, tarla ve barajlardaki buharlaşmanın sıvı-gaz yakıtların araçlarda ve endüstriyel tesislerde yanması sonucu oluşan su buharının devasa boyutu dikkate alındığında, havaya yükseldiği gözle görüldüğü için dikkat çeken bu buhar sütununun ve diğer jeotermal faaliyetlerin çevrenin nem oranına kayda değer bir etkisi gözlenmemektedir. Sonuç olarak jeotermal santraller çevreye zarar vermediği gibi, ekonomiye ve temiz bir çevreye destek sağlamaktadır.”
Türkiye’nin Aydın’ın gündemine oturan jeotermal enerji ile ilgili açıklama yapan Jeotermal Yatırımcıları Derneği (JESDER), 'Temiz bir gelecek için jeotermal' sloganı ile özetlediği jeotermal enerjinin nasıl ve nelerden oluştuğunu anlattı.

AYDIN- “Jeotermal kaynak yer ısısı olup, yerkabuğunun çeşitli derinliklerinde birikmiş ısının oluşturduğu, kimyasallar içeren sıcak su, buhar ve gazlardır” diyen JESDER, açıklamasında, “Yer altında yüksek basınç ve sıcaklıkta bulunan jeotermal sıvı, bir miktar ergimiş gazlar içermektedir. Jeotermal sıvı yaklaşık 2 bin metre derinlikten yeryüzüne çıkarılınca, düşen basınç ve sıcaklık sonucu bu gazlar sıvıdan ayrılmaya başlar. Yoğuşan bir gaz olan su buharı hariç tutulduğunda, yoğuşmayan gaz yüksek oranda karbondioksit (CO2 ) ve bir miktar hidrojen sülfür (H2S)'den oluşur. Aydın'da açılan kuyularda yoğuşmayan gazların tamamına yakını (genellikle yüzde 99. 9 oranında) karbondioksit gazıdır” ifadelerini kullandı.

Jeotermal santralların en büyük gaz atığı olan karbondioksitin (CO2 ), insanlar, hayvanlar ve bitkilerle beraber kömür, petrol ve doğal gaz gibi fosil yakıt yakan ulaşım araçları ve elektrik santralleri tarafından yoğun olarak üretilip atmosfere atılan sağlığa zararsız bir gaz olduğunu belirten JESDER’in açıklaması şöyle devam etti:

“Zararsız bir gaz olan CO2, bitkilerin fotosentez yapması için atmosferde olması gerekir. CO2 aynı zamanda seralarda gübreleme için kullanılan bir gazdır. Bitkilerde verimin azalmaması için, bitkilerin gereksindiği CO2'in çeşitli yollarla yapay olarak karşılanmasına CO2 gübrelemesi yapılmaktadır. Seralarda CO2 gübrelemesi dışında Jeotermal kuyulardan elde edilen karbondioksit gazı, gerekli görüldüğünde diğer gazlardan ayrıştırılarak, karbonatlı içecek sektörü, seracılık, kuru buz ile soğutma, vb. uygulamalarda kullanılmak üzere ticari ürün olarak değerlendirilmektedir.

Bir kilo kömür yakıldığında ise 2.93 kg karbondioksit gazı açığa çıkmaktadır. Örnek verecek olunursa; Bir binada 12 daire olduğunu ve 16 ton kömür alındığını düşünelim. Bu durumda daire başına 1.250 Kg kömür harcanmıştır. Bazı aylar ısınma gideri olmadığından, 5 aya bölerek aylık salınımı bulabiliriz. 1.250/ 5= 250 kg. Yıl bazında ise bu sayı; 3.000 kg’ı bulacaktır.

Doğalgaz tüketimi ise metreküp üzerinden hesaplanmaktadır. Buna göre 1 metreküp doğalgazın yakılması ile 2.1857 kg karbondioksit gazı açığa çıkmaktadır.

Jeotermal Enerjide ise CO2 salınımı yıllık 133 kg.’dır

Açığa çıkan bir diğer gaz ise Hidrojen Sülfür’dür. Hidrojen sülfür, yerkürede doğal olarak oluşan ve 8 ppb (milyarda 8 parça) gibi çok düşük oranlarda bile çürük yumurta kokusu ile varlığını htiren renksiz ve yanıcı bir gazdır. Kükürtlü bir bileşen olan hidrojen sülfür petrol, doğal gaz, volkanik gazlar ve kaplıcalarda doğal olarak bulunur. Bu anlamda jeotermal santraller olmasa dahi bölge itibari ile bu kokunun oluşması normaldir. Aydın bölgesinde yoğuşmayan jeotermal gazlardaki hidrojen sülfürün 1000 - 2000 ppm seviyesinde olması ilk bakışta tedirginlik yaratabilir. Ancak bu gazlar soğutma kulelerinin tepelerinden yukarıya doğru yüksek hız ve debideki hava akımlarının içine salınır ve hiçbir canlı ile temas etmeden yükseklerde konsantrasyonların güvenli seviyelere düşmesi sağlanır.

İş bu halde jeotermal santrallerin salınım yaptığı karbondioksiot oranı ile hidrojen sülfür oranı diğer enerji kaynaklarının salınımları arasında oldukça yüksek farklar bulunmaktadır ki her iki gazın da çevreye ve yöre halkına herhangi bir şekilde zararı yoktur.

Bazı jeotermal sahalarından yükselen ve fabrika bacalarını andıran beyaz gaz sütunu duman değil esas itibariyle su buharıdır. Bitki, tarla ve barajlardaki buharlaşmanın sıvı-gaz yakıtların araçlarda ve endüstriyel tesislerde yanması sonucu oluşan su buharının devasa boyutu dikkate alındığında, havaya yükseldiği gözle görüldüğü için dikkat çeken bu buhar sütununun ve diğer jeotermal faaliyetlerin çevrenin nem oranına kayda değer bir etkisi gözlenmemektedir.

Sonuç olarak jeotermal santraller çevreye zarar vermediği gibi, ekonomiye ve temiz bir çevreye destek sağlamaktadır.”

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.