Rıdvan Eşin
Esnaf Odaları Bidliği
Aydem
Rıdvan Eşin

“Çamur at izi kalsın politikası, seni kurtarmaz!”

EKONOMİ (AA) - Anadolu Ajansı | 11.02.2016 - 21:08, Güncelleme: 01.12.2020 - 14:49 3692+ kez okundu.
 

“Çamur at izi kalsın politikası, seni kurtarmaz!”

Nehirsan A.Ş. ortaklarından Şemon Oğuz, son günlerde Nehirsan firması üzerinden yerel ve yaygın medyada çıkan haberlerle ilgili olarak Didim Belediye Başkanı’nın yaptığı açıklamaları gazetemize değerlendirdi.

Burada mağdur olan biziz. Burada mağdur olan Süryani toplumudur. Burada bu meseleyi kişiselleştiren Didim Belediye Başkanı Ahmet Deniz Atabay’dır. Atabay’ın, aslında zarar verdiği Didim ve Didim halkıdır. Meseleleri Mevzuata göre yorumlamayan, Hukuksuz tavırları ile yargıyı ihlal eden kendisidir. Biz Mevzuata uymayan, yasayı ihlal eden hiçbir suç işlemedik şimdiye dek. Buna rağmen Belediye Başkanının basına çıkıp, bir Avukat gibi, bir Mimar gibi konuyu kendi kanunları ve anlayışına göre yorumlaması manidardır diyerek sözlerine başlayan Nehirsan A.Ş’nin ortaklarından Şemon Oğuz şöyle devam etti: “Sayın Belediye Başkanının, basındaki demeçlerimizi ve hukuk mücadelemizi çok yakından izlediği belli. Çünkü yazdıklarımızın ve beyanlarımızın üzerinden hareket ederek açıklamalarda bulunuyor. Açıklamalar basın danışmanı ve avukatı yanında olmadığı halde bu açıklamaları yapması, tek başına yönetme alışkanlığının seviyesini göstermektedir. Çünkü Sayın Başkan Makyavelist bir tavrın adamı olduğunu saklayamamaktadır. Ben bilirimcilik kanına adeta virüs gibi girmiştir. Hani ben ayrımcılık yapmam diyerek, biz Süryanileri rüşvet dahil defalarca karşısına alıp, Midyat’a gidin diyecek cesareti gösteren, yetmedi ‘ben ölmeye geldim, kimseden korkum yok, mangal gibi yüreğim var, tazminat ödemeye geldim’ diyen Başkan, şimdilerde yükselen tepkilerden pay alıp savunma yapmaya çalışıyor. Ayrımcılık yapmadım diyorsun. Sayın Başkan sen Süryanilere; rüşvet istemekle, onlara yol haritası göstermekle, aba altından sopa göstermekle, aslında ayıbın büyüğünü yaptığınızın farkındasınız ama işinize geldiğiniz gibi konuşuyorsunuz. Bizler bu zümrenin burada ki yaşam ünitelerinin, yatırımlarının hizmetlerini yaparken “belli bir zümre üzerinden ”siyaset yaparak, kışkırtıcılık yaptığımızı söylemenizin yasal bedelini, ancak gerçek deliller sunarak yok edebileceksiniz. Her konuşmanızdan, yetersiz ve hazırlıksız tavırlarınızdan doğan bize sunduğunuz delileri kendi elinizle teslim ediyorsunuz. 1,5 yıldır kamuoyunu meşgul eden ve sonuçta Danıştay’ın karar verdiği bir yasal kararı, kapıda ekmek için bekleyen çalışanlarla, halkın öz evi olan Belediye’ye gelme hakkını kınamak, ayıplamak o makamın aslında yaptığı en büyük bir hatadır ve ayıptır. Oraya gelen mağdurlar, sizin aslında yarattığınız psikolojik baskıdan ve ortamdan yeterince payını almıştır. Sizin bu durumdan bir sonuç çıkarmanız gereken bir şey olmalı, oda şudur; mağdur olan Süryani ve çalışanları bunalımın eşiğinden dışarı çıkmamışsa, bu bir sosyolojik kazançtır. Aksi düşünüldüğün de, buda tarafınızdan, sosyal yapının yaşam dengesine vurulmuş en büyük darbe olurdu. Bu kadar uzun zamana yayılan olumsuzlukları ve yıkıntıları ve zorlukları, biz Nehirsan yönetici ve sahipleri, kimseden ve kimsenin desteğini olmadan bugüne kadar taşıdık. Acaba siz olsaydınız ve sizin omuzlarınızda taşınacak bir yük olsaydı ne olurdu, nasıl taşırdınız? Psikolojik bir baskı, infiali yaratır. Bir Süryani’nin ne zaman Kapınıza gelip, sizin söylemlerinize göre, kendilerine yapılan baskılardan yıldığını ve ruhsal bunalıma girdiğini söylediğini gördünüz mü, bunun bir örneği var mıdır? Ama bizim elimizde bir delil var. Belediye’nin kapısına gelen, Süryani Ruhani Din adamı Hanna Basut, sizinle konuşa bilmek adına, kapıda 4,5 saat bekledi. İşte o ruhani din adamı da; Süryanilerin sizin tarafınızdan neden ötelendiğini ve zulüm gördüğünü soracaktı! İşte örtmeye çalıştığınız gerçek budur. Diyorsunuz ki Belediye Cem Evi değil ama cem evinin hala elde edemediği tapunun neden kendilerine verilemediğinin sorusunu sorduklarında, Alevilere verilen bir cevabınız olmuştur. Süryaniler; neden bunca işadamı içinden bizi temsil eden bir iş adamını öteleyerek, Süryanilerin yaşam şartlarını ve yatırımlarını engelliyorsunuz denildiğinde, verdiğiniz cevaplar, kendinizi kandırmaktan başka şey değildir. Kendi Meclis üyeniz Hasan Yavuz Bey, sizin meclisinizde görev yapan, Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyeliği yapan, geçmişte İl Genel Meclis Üyeliği yapmış, mevzuatı iyi bilen biri olarak, sizin için “Meseleyi kişiselleştiriyor” demektedir. Buna da cevap vermek size düşer Sayın Başkan. Süryanilerin sorularına açık ve mertçe bir açıklama yapamıyor, sağa sola yalpalıyorsunuz! Çünkü yasal istemlere karşı duran bir zihniyet, sürekli kaçış noktalarını değiştirir. Beyninizde, kalbinizde gizlediğiniz, niyetlerinizi neden mertçe açıklamıyor ve yetmiyormuş gibi ardı ardına manipülasyon yapıyorsunuz. Devletin makamını bu şekilde kullanmaya devam etmeniz, sizin karakteriniz ve hareket ölçünüz müdür? Günahtan bahsediyorsunuz, Süryaniler; Nehirsan ortaklarından yani benim Nikâh Ayini için, Kiliseyi istediğinde 2 ay uğraştırdınız. Düğüne üç gün kala, izin için tekrar geldiğimizde kararlıydık ve inançların yorumlama özgürlüğüne engel olmanızın hukuksuz bir uygulama olduğunu, yasalara göre suç işlediğinizi söylemek istediğimizde, Meclis üyesi ve Başkan Yardımcısı bize engel yaratan kişinin bir zat sizin yani Belediye Başkanı olduğunu söyledi. Aynı anda orada bulunan Meclis üyesi Erdal Bayran’nın tavassutu ile izin verildi. Bu verilen zoraki izni, bize sunulmuş bir lütuf olarak görüyorsanız, bu davranışınızdan ve inançlarımızın bize tanıdığı doğal haklarımızı kullanmamızı zora sokmanızdan dolay, sizi ayıplıyor ve inanç konusunda tavrınıza günahtır diyoruz. Ucuz ve basit yollar, yanlış adrese çıkar. Ayin’den sonra otele yemek için davetliler geldiğinde; düğün yemeğimizin yapıldığı otelin yanı başında bulunan otelde yapılmakta olan düğün törenine gelmiştiniz Sayın Başkan. Sizi beş dakikalığına da olsa düğünümüzü ve misafirlerimizi şereflendirmeniz için çağırdığımızda, beş dakikalığına da olsa icazette bulunsaydınız, işte biz Süryaniler sizin; bizimle ilgili söz ettiğiniz ayrımcılık yapmıyoruz sözünüze güven duyar, itimat ederdik. Düğün yemeğinde; Türkiye Cumhuriyeti’nin İsveç Baş Konsolosluğu temsilcisi ve Ruhani Din adamları ve farklı illerden gelen Kaymakamlar ve Devlet Erkânı düzeyinde temsilcileri varken, Didim Belediyesinin temsilcisinin bulunmaması sizce manidar değimlidir. Söylenecek söz yoktur. Sözün bittiği yerdir. Bu durumları göz önünde tutacak olursak; ben ayrımcılık yapmıyorum, ötekileştirmiyorum demek, ya kendini kandırmaktır, yâda bizim aklımızla dalga geçmektir. Aslında bulunduğum akademik çizgiden size siyasi bir dille hitap etmek isterdim. Ama siz iyi bir Otelci ve Barcı olabilirsiniz fakat Didim Halkı açısından nedenli talihsizliktir ki, siz daha yeni doğmuş ve emeklemeyi bile beceremeyecek kadar, siyasi yelpazenin hiçbir yerinde değilsiniz. Ham siyasetçi bile değilsiniz. 15 yıl Avrupa Süryani Kurumlarında Başkanlık, gün itibariyle Didim Mezopotamya Kültür Derneğinin Başkanlığını yapıyorum. Bu Dernek Süryanilere aittir. Bir avuç kalan Süryanilerin kültür yapısının, Dünya kültür yapısına yansıması için, tüm Avrupa’da ve her yerde, derneklerini, sosyal faaliyetlerini, kültürel faaliyetlerini ve Siyasi örgütlenmelerini yaptım. Burada bizler ve tüm yaşayanlara hoş görüyle yaklaşan, yatırımlarımıza ve burada yaşayan toplumumuza yaşam huzuru sunan, dostluğunu her daim gördüğümüz, Mümin Kamacı’nın döneminde, Didim’de Dünya Barış günü paneli yaptık. Tüm İnançların temsilcilerini burada topladık ve Barış yürüyüşü düzenledik. Biz sizin söylemlerinize göre biz sadece ticaret yapmadık. Burada sadece ticaret değil, Dünyanın barış ve kardeşlik penceresinin açılması için çabalar gösterdik. Siz geldikten sonra bizlerin burada ki işi size göre ticari bir mevzu oldu değil mi Sayın Başkan! Bizim etnik hiçbir problemimiz yok, Süryani’leri de kışkırtmak bizim işimiz değildir. Kışkırtma işi, sizin yaptıklarınıza rağmen mümkün olmamıştır! Sayın Başkan; Size verilen bir fotokopi değil, bir evrakı müspete değil, bir tebliğdir! Siz zaman kazanmaya çalışıyorsunuz. İnşaat yasağı olan Mayıs ayına sarkması size bir artı sağlamaz. Aksine açılan makasın, kapanmasını zorlar. Zararları büyütür. Verilen tebliği yok saymak, fotokopi demek, evrak demek; kararın varlığını inkâr etmek, hukuku ve yasaları yok saymaktır. Hukuki yönü yoksa nedir? Neden evrak deyip kamuyu algı yapmaya çalışıyorsunuz. Tebliğ konusunda usul ve esasları bu denli sıkı savunan Başkan, kendi uygulamalarında ki usul ve esasları, neden yasaya göre değil de, kendi kişiselleştirdiği usul ve esaslara göre keyfi uygulamalarla dayatıyor? UYAP’ tan açıklanan bir Danıştay kararını, şirketin Avukatı Murat Sultansu imzalayıp, kaşeleyip tebliğ edebilir mi, edemez mi? Bu açıklamayı Belediye’nin avukatına neden yaptırmıyorsunuz! Doğruları doğru yerlerden alarak bilgilenmek, ortaya çıkacak komedinin önüne geçmektir. Sayın Başkan; aynı anda, Hukuk danışmanı, Basın danışmanı, imar Plancı olup her alana kol salıyorsunuz. Her el attığınız dalda kırılıp elinizde kalıyor. Didim’in imajı nerelere taşınmıştır Sayın Başkan sayeniz de? Aslında siz dar olan bir bilgi daracığınız ile algı yaratmaya çalışıyorsunuz. Hiç düşündünüz mü işe yarar mı? Çamur at izi kalsın politikası, seni kurtarmaz! Belediye halka hizmet veren bir kamu kuruluşudur ve birçok konuda İçişleri Bakanlığına bağlıdır. Belediye’ye kadrolu yani norm kadrolu işçi alımının iznini bile İçişleri Bakanlığı’ndan alır. Bütçesinin % 30 kadar olan bölümüne denk gelen sayıda tabii ki. Halka hizmet vermeyi temel nüve olarak bilmek zorunda olan Belediye, keyfe keder yönetile bilir mi Başkan! Yasaların sizi bağladığını nasıl da unutursunuz. Demeçleriniz yanlı ve tazyik niteliğindedir. Yasadan da büyük olsanız Eyvallah! Sizin kapınıza; İşçi, emekli, Köylü, yaşlı ve genç yani toplumun her kesimi, her inançtan ve tabadan olan insanlar gelir. Bazen topluca da gelir. Bu toplu ziyarete ancak siyasette olan şeyler derseniz; orada dur bir dakika denir size! Oraya toplu gelenler, Nehirsan’ın işçileridir. Sizin uygulamalarınızdan mağdur olan, ancak 1,5 yıldır onlara bakarak sırtında taşıyan Nehirsan’nın birlikte mağdur oldukları işçileridir. Bundan ne anladığınıza bağlı ama bu vicdanları sızlatacak bir durumdur. Ellerinde Türk Bayrağı vardı. Sessizlerdi ve mağdurlardı! Taşkınlık mı yaptılar, slogan mı attılar, Bir yere ve eşyaya zarar mı verdiler. Kaç polis gelip gaz sıktı. Demokratik haklarını bizim gibi kullandılar, ta ki sizin yasa tanımaz tutumunuzdan rahatsız oluncaya kadar, mutluydular. Ama siz onları kışkırttığımızı, psikolojik baskı altına aldığımızı diyerek, irade özgürlüklerine de hakaret edince ye kadar mutluydular. Üstelik bir kafeteryada alabilecekleri umut dolu bir cevabı gözlerinde sevinç ışı olduğu halde oturarak beklediler. Üzülecekleri bir olumsuz cevabı yasal tebliğe rağmen duyacaklarını akıllarından bile geçirmediler. Bunları kiralık ya da kışkırtılmış gibi göstermeye kimsenin hakkı ve gücü yeter mi, yasalar varken. Sayın Başkan bizi kendisiyle karıştırıyor. Sayın Başkan; aslında bizim inanç yönümüzle, inanç rutiyellerimizle ilgili sarf ettiği sözler, bizim üzerimizden siyaset yapmak ve iyi adam ile kötü adamı oynamaktır. Aslında kendi değimiyle ahlaksızlık ve günah budur. Bir Belediye Başkanı ahlak ve günahtan bahsederken önce aynaya bakacak. “Lafı değil, lafı söyleyene bakacaksın” dersek acaba, Başkanın ayarına mı düşmüş oluruz? Bizim çıkarlarımız diye tek başına bir sorun yoktur Sayın Başkan! Biz yani Nehirsan burada yatırımlarımızın karşılığını veren ayrıca tava supumuzla yatırımlara gelen Süryani işadamlarının, neredeyse kılavuzu olacak kadar güven telaki etmiş bir şirketiz. Siz ne yaptınız elinizin tersi ile ittiniz. Asıl günah ve ayıp budur. Çünkü bu kişiselleştirdiğiniz mesele yüzünden Didim ve Didim esnafının kayıplarına neden oldunuz. Sizin kabul etmediğiniz ruhsatı, sizin siyasi partinizin iktidar olduğu dönemde aldık. Çamur atıyorsunuz Mümin Kamacıya. Bildiğiniz bir şey varsa neden yasal yollara başvurmuyorsunuz? Eşer beşerdir. İnsan atlamış ola bilirler diyorsun onlar için. Siz kimin aklı ile dalga geçiyorsunuz farkın damısınız? Bir Belediye Başkanı olan Mümin kamacı ve Meclisini İnsandır, Eşer Beşer Şaşar diyerek yönetimlerini hafife alıp, dalga geçer gibi davrandığınızın farkındasınız sanırım! Siz yasaları yok saydıkça, işlediğiniz kişisel suçlardan dolayı yasalara başvuracağız. Buranın Belediye Başkanı olmanız her kesimin insanı ile muhatap olmanızı gerektirir. Eski Belediye Başkanı ile oturmamızdan ve dostluğumuzdan feyiz alıp, sizinle de oturup Didim için yapabileceklerimizi konuşmayı çok isterdik. Otura bilmek için Mümin Başkan elini uzattı, siz açık seçik bir şekilde ayrımcılık yapıp bizden uzak durmak istediniz. Kazanılmış bir Hukuk savaşının nispet olarak kutlaması olmaz. Olsa, olsa “yaşasın adalet” yüksek sesi ile hep birlikte Didim Halkının sevinç gösterileri yapması gerekir kardeşlik adına. Umarız ne dediğimizi anladınız Hukuk adına! Şimdi her zaman yaptığımız gibi buraya sizi başıboş bırakan CHP’nin genel merkezine seslenmek istiyoruz. PM’si; 60 karşı, 54 oy ile Nazlı Aka gitsin diyebilecek hassasiyeti Atatürk Posteri adına gösterebiliyor ve bu konu da bizi de mutlu edebiliyorlarsa, PM’nin, Didim’de ki yangını yaratan Atabay’ın disiplinsize edilmesini de görmelerini talep ediyoruz. Didim Belediye Başkanı’nın yasa ve mevzuata uymadığının delileri sairdir. Bu delilerin her geçen gün artacağından, yasaları ve mevzuatı çiğneyeceğinden kimsenin hiçbir şüphesi kalmamışken, CHP’nin yüksek disiplin kurulunun, acilen Aydın İl Disiplin Kurulu’na görev vermelerini bekliyoruz. Bu davranış, CHP’nin toplumdaki var olan güvenirliliğinin devamlılığı esasıdır. Çamur at izi kalsın politikası, seni kurtarmaz” dedi. (Gezgin Değirmenci/Didim)
Nehirsan A.Ş. ortaklarından Şemon Oğuz, son günlerde Nehirsan firması üzerinden yerel ve yaygın medyada çıkan haberlerle ilgili olarak Didim Belediye Başkanı’nın yaptığı açıklamaları gazetemize değerlendirdi.

Burada mağdur olan biziz. Burada mağdur olan Süryani toplumudur. Burada bu meseleyi kişiselleştiren Didim Belediye Başkanı Ahmet Deniz Atabay’dır. Atabay’ın, aslında zarar verdiği Didim ve Didim halkıdır. Meseleleri Mevzuata göre yorumlamayan, Hukuksuz tavırları ile yargıyı ihlal eden kendisidir. Biz Mevzuata uymayan, yasayı ihlal eden hiçbir suç işlemedik şimdiye dek. Buna rağmen Belediye Başkanının basına çıkıp, bir Avukat gibi, bir Mimar gibi konuyu kendi kanunları ve anlayışına göre yorumlaması manidardır diyerek sözlerine başlayan Nehirsan A.Ş’nin ortaklarından Şemon Oğuz şöyle devam etti:

“Sayın Belediye Başkanının, basındaki demeçlerimizi ve hukuk mücadelemizi çok yakından izlediği belli. Çünkü yazdıklarımızın ve beyanlarımızın üzerinden hareket ederek açıklamalarda bulunuyor. Açıklamalar basın danışmanı ve avukatı yanında olmadığı halde bu açıklamaları yapması, tek başına yönetme alışkanlığının seviyesini göstermektedir. Çünkü Sayın Başkan Makyavelist bir tavrın adamı olduğunu saklayamamaktadır. Ben bilirimcilik kanına adeta virüs gibi girmiştir. Hani ben ayrımcılık yapmam diyerek, biz Süryanileri rüşvet dahil defalarca karşısına alıp, Midyat’a gidin diyecek cesareti gösteren, yetmedi ‘ben ölmeye geldim, kimseden korkum yok, mangal gibi yüreğim var, tazminat ödemeye geldim’ diyen Başkan, şimdilerde yükselen tepkilerden pay alıp savunma yapmaya çalışıyor. Ayrımcılık yapmadım diyorsun. Sayın Başkan sen Süryanilere; rüşvet istemekle, onlara yol haritası göstermekle, aba altından sopa göstermekle, aslında ayıbın büyüğünü yaptığınızın farkındasınız ama işinize geldiğiniz gibi konuşuyorsunuz. Bizler bu zümrenin burada ki yaşam ünitelerinin, yatırımlarının hizmetlerini yaparken “belli bir zümre üzerinden ”siyaset yaparak, kışkırtıcılık yaptığımızı söylemenizin yasal bedelini, ancak gerçek deliller sunarak yok edebileceksiniz. Her konuşmanızdan, yetersiz ve hazırlıksız tavırlarınızdan doğan bize sunduğunuz delileri kendi elinizle teslim ediyorsunuz.

1,5 yıldır kamuoyunu meşgul eden ve sonuçta Danıştay’ın karar verdiği bir yasal kararı, kapıda ekmek için bekleyen çalışanlarla, halkın öz evi olan Belediye’ye gelme hakkını kınamak, ayıplamak o makamın aslında yaptığı en büyük bir hatadır ve ayıptır. Oraya gelen mağdurlar, sizin aslında yarattığınız psikolojik baskıdan ve ortamdan yeterince payını almıştır. Sizin bu durumdan bir sonuç çıkarmanız gereken bir şey olmalı, oda şudur; mağdur olan Süryani ve çalışanları bunalımın eşiğinden dışarı çıkmamışsa, bu bir sosyolojik kazançtır. Aksi düşünüldüğün de, buda tarafınızdan, sosyal yapının yaşam dengesine vurulmuş en büyük darbe olurdu. Bu kadar uzun zamana yayılan olumsuzlukları ve yıkıntıları ve zorlukları, biz Nehirsan yönetici ve sahipleri, kimseden ve kimsenin desteğini olmadan bugüne kadar taşıdık. Acaba siz olsaydınız ve sizin omuzlarınızda taşınacak bir yük olsaydı ne olurdu, nasıl taşırdınız?

Psikolojik bir baskı, infiali yaratır. Bir Süryani’nin ne zaman Kapınıza gelip, sizin söylemlerinize göre, kendilerine yapılan baskılardan yıldığını ve ruhsal bunalıma girdiğini söylediğini gördünüz mü, bunun bir örneği var mıdır? Ama bizim elimizde bir delil var. Belediye’nin kapısına gelen, Süryani Ruhani Din adamı Hanna Basut, sizinle konuşa bilmek adına, kapıda 4,5 saat bekledi. İşte o ruhani din adamı da; Süryanilerin sizin tarafınızdan neden ötelendiğini ve zulüm gördüğünü soracaktı! İşte örtmeye çalıştığınız gerçek budur. Diyorsunuz ki Belediye Cem Evi değil ama cem evinin hala elde edemediği tapunun neden kendilerine verilemediğinin sorusunu sorduklarında, Alevilere verilen bir cevabınız olmuştur. Süryaniler; neden bunca işadamı içinden bizi temsil eden bir iş adamını öteleyerek, Süryanilerin yaşam şartlarını ve yatırımlarını engelliyorsunuz denildiğinde, verdiğiniz cevaplar, kendinizi kandırmaktan başka şey değildir. Kendi Meclis üyeniz Hasan Yavuz Bey, sizin meclisinizde görev yapan, Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyeliği yapan, geçmişte İl Genel Meclis Üyeliği yapmış, mevzuatı iyi bilen biri olarak, sizin için “Meseleyi kişiselleştiriyor” demektedir. Buna da cevap vermek size düşer Sayın Başkan.

Süryanilerin sorularına açık ve mertçe bir açıklama yapamıyor, sağa sola yalpalıyorsunuz! Çünkü yasal istemlere karşı duran bir zihniyet, sürekli kaçış noktalarını değiştirir. Beyninizde, kalbinizde gizlediğiniz, niyetlerinizi neden mertçe açıklamıyor ve yetmiyormuş gibi ardı ardına manipülasyon yapıyorsunuz. Devletin makamını bu şekilde kullanmaya devam etmeniz, sizin karakteriniz ve hareket ölçünüz müdür?

Günahtan bahsediyorsunuz,

Süryaniler; Nehirsan ortaklarından yani benim Nikâh Ayini için, Kiliseyi istediğinde 2 ay uğraştırdınız. Düğüne üç gün kala, izin için tekrar geldiğimizde kararlıydık ve inançların yorumlama özgürlüğüne engel olmanızın hukuksuz bir uygulama olduğunu, yasalara göre suç işlediğinizi söylemek istediğimizde, Meclis üyesi ve Başkan Yardımcısı bize engel yaratan kişinin bir zat sizin yani Belediye Başkanı olduğunu söyledi. Aynı anda orada bulunan Meclis üyesi Erdal Bayran’nın tavassutu ile izin verildi. Bu verilen zoraki izni, bize sunulmuş bir lütuf olarak görüyorsanız, bu davranışınızdan ve inançlarımızın bize tanıdığı doğal haklarımızı kullanmamızı zora sokmanızdan dolay, sizi ayıplıyor ve inanç konusunda tavrınıza günahtır diyoruz. Ucuz ve basit yollar, yanlış adrese çıkar.

Ayin’den sonra otele yemek için davetliler geldiğinde; düğün yemeğimizin yapıldığı otelin yanı başında bulunan otelde yapılmakta olan düğün törenine gelmiştiniz Sayın Başkan. Sizi beş dakikalığına da olsa düğünümüzü ve misafirlerimizi şereflendirmeniz için çağırdığımızda, beş dakikalığına da olsa icazette bulunsaydınız, işte biz Süryaniler sizin; bizimle ilgili söz ettiğiniz ayrımcılık yapmıyoruz sözünüze güven duyar, itimat ederdik.

Düğün yemeğinde; Türkiye Cumhuriyeti’nin İsveç Baş Konsolosluğu temsilcisi ve Ruhani Din adamları ve farklı illerden gelen Kaymakamlar ve Devlet Erkânı düzeyinde temsilcileri varken, Didim Belediyesinin temsilcisinin bulunmaması sizce manidar değimlidir. Söylenecek söz yoktur. Sözün bittiği yerdir.

Bu durumları göz önünde tutacak olursak; ben ayrımcılık yapmıyorum, ötekileştirmiyorum demek, ya kendini kandırmaktır, yâda bizim aklımızla dalga geçmektir.

Aslında bulunduğum akademik çizgiden size siyasi bir dille hitap etmek isterdim. Ama siz iyi bir Otelci ve Barcı olabilirsiniz fakat Didim Halkı açısından nedenli talihsizliktir ki, siz daha yeni doğmuş ve emeklemeyi bile beceremeyecek kadar, siyasi yelpazenin hiçbir yerinde değilsiniz. Ham siyasetçi bile değilsiniz.

15 yıl Avrupa Süryani Kurumlarında Başkanlık, gün itibariyle Didim Mezopotamya Kültür Derneğinin Başkanlığını yapıyorum. Bu Dernek Süryanilere aittir. Bir avuç kalan Süryanilerin kültür yapısının, Dünya kültür yapısına yansıması için, tüm Avrupa’da ve her yerde, derneklerini, sosyal faaliyetlerini, kültürel faaliyetlerini ve Siyasi örgütlenmelerini yaptım. Burada bizler ve tüm yaşayanlara hoş görüyle yaklaşan, yatırımlarımıza ve burada yaşayan toplumumuza yaşam huzuru sunan, dostluğunu her daim gördüğümüz, Mümin Kamacı’nın döneminde, Didim’de Dünya Barış günü paneli yaptık. Tüm İnançların temsilcilerini burada topladık ve Barış yürüyüşü düzenledik. Biz sizin söylemlerinize göre biz sadece ticaret yapmadık. Burada sadece ticaret değil, Dünyanın barış ve kardeşlik penceresinin açılması için çabalar gösterdik. Siz geldikten sonra bizlerin burada ki işi size göre ticari bir mevzu oldu değil mi Sayın Başkan!

Bizim etnik hiçbir problemimiz yok, Süryani’leri de kışkırtmak bizim işimiz değildir. Kışkırtma işi, sizin yaptıklarınıza rağmen mümkün olmamıştır!

Sayın Başkan; Size verilen bir fotokopi değil, bir evrakı müspete değil, bir tebliğdir! Siz zaman kazanmaya çalışıyorsunuz. İnşaat yasağı olan Mayıs ayına sarkması size bir artı sağlamaz. Aksine açılan makasın, kapanmasını zorlar. Zararları büyütür. Verilen tebliği yok saymak, fotokopi demek, evrak demek; kararın varlığını inkâr etmek, hukuku ve yasaları yok saymaktır. Hukuki yönü yoksa nedir? Neden evrak deyip kamuyu algı yapmaya çalışıyorsunuz.

Tebliğ konusunda usul ve esasları bu denli sıkı savunan Başkan, kendi uygulamalarında ki usul ve esasları, neden yasaya göre değil de, kendi kişiselleştirdiği usul ve esaslara göre keyfi uygulamalarla dayatıyor? UYAP’ tan açıklanan bir Danıştay kararını, şirketin Avukatı Murat Sultansu imzalayıp, kaşeleyip tebliğ edebilir mi, edemez mi? Bu açıklamayı Belediye’nin avukatına neden yaptırmıyorsunuz! Doğruları doğru yerlerden alarak bilgilenmek, ortaya çıkacak komedinin önüne geçmektir. Sayın Başkan; aynı anda, Hukuk danışmanı, Basın danışmanı, imar Plancı olup her alana kol salıyorsunuz. Her el attığınız dalda kırılıp elinizde kalıyor. Didim’in imajı nerelere taşınmıştır Sayın Başkan sayeniz de? Aslında siz dar olan bir bilgi daracığınız ile algı yaratmaya çalışıyorsunuz. Hiç düşündünüz mü işe yarar mı?

Çamur at izi kalsın politikası, seni kurtarmaz!

Belediye halka hizmet veren bir kamu kuruluşudur ve birçok konuda İçişleri Bakanlığına bağlıdır. Belediye’ye kadrolu yani norm kadrolu işçi alımının iznini bile İçişleri Bakanlığı’ndan alır. Bütçesinin % 30 kadar olan bölümüne denk gelen sayıda tabii ki. Halka hizmet vermeyi temel nüve olarak bilmek zorunda olan Belediye, keyfe keder yönetile bilir mi Başkan! Yasaların sizi bağladığını nasıl da unutursunuz. Demeçleriniz yanlı ve tazyik niteliğindedir. Yasadan da büyük olsanız Eyvallah!

Sizin kapınıza; İşçi, emekli, Köylü, yaşlı ve genç yani toplumun her kesimi, her inançtan ve tabadan olan insanlar gelir. Bazen topluca da gelir. Bu toplu ziyarete ancak siyasette olan şeyler derseniz; orada dur bir dakika denir size! Oraya toplu gelenler, Nehirsan’ın işçileridir. Sizin uygulamalarınızdan mağdur olan, ancak 1,5 yıldır onlara bakarak sırtında taşıyan Nehirsan’nın birlikte mağdur oldukları işçileridir. Bundan ne anladığınıza bağlı ama bu vicdanları sızlatacak bir durumdur. Ellerinde Türk Bayrağı vardı. Sessizlerdi ve mağdurlardı! Taşkınlık mı yaptılar, slogan mı attılar, Bir yere ve eşyaya zarar mı verdiler. Kaç polis gelip gaz sıktı. Demokratik haklarını bizim gibi kullandılar, ta ki sizin yasa tanımaz tutumunuzdan rahatsız oluncaya kadar, mutluydular. Ama siz onları kışkırttığımızı, psikolojik baskı altına aldığımızı diyerek, irade özgürlüklerine de hakaret edince ye kadar mutluydular.

Üstelik bir kafeteryada alabilecekleri umut dolu bir cevabı gözlerinde sevinç ışı olduğu halde oturarak beklediler. Üzülecekleri bir olumsuz cevabı yasal tebliğe rağmen duyacaklarını akıllarından bile geçirmediler. Bunları kiralık ya da kışkırtılmış gibi göstermeye kimsenin hakkı ve gücü yeter mi, yasalar varken. Sayın Başkan bizi kendisiyle karıştırıyor.

Sayın Başkan; aslında bizim inanç yönümüzle, inanç rutiyellerimizle ilgili sarf ettiği sözler, bizim üzerimizden siyaset yapmak ve iyi adam ile kötü adamı oynamaktır. Aslında kendi değimiyle ahlaksızlık ve günah budur. Bir Belediye Başkanı ahlak ve günahtan bahsederken önce aynaya bakacak. “Lafı değil, lafı söyleyene bakacaksın” dersek acaba, Başkanın ayarına mı düşmüş oluruz?

Bizim çıkarlarımız diye tek başına bir sorun yoktur Sayın Başkan! Biz yani Nehirsan burada yatırımlarımızın karşılığını veren ayrıca tava supumuzla yatırımlara gelen Süryani işadamlarının, neredeyse kılavuzu olacak kadar güven telaki etmiş bir şirketiz. Siz ne yaptınız elinizin tersi ile ittiniz. Asıl günah ve ayıp budur. Çünkü bu kişiselleştirdiğiniz mesele yüzünden Didim ve Didim esnafının kayıplarına neden oldunuz.

Sizin kabul etmediğiniz ruhsatı, sizin siyasi partinizin iktidar olduğu dönemde aldık. Çamur atıyorsunuz Mümin Kamacıya. Bildiğiniz bir şey varsa neden yasal yollara başvurmuyorsunuz? Eşer beşerdir. İnsan atlamış ola bilirler diyorsun onlar için. Siz kimin aklı ile dalga geçiyorsunuz farkın damısınız? Bir Belediye Başkanı olan Mümin kamacı ve Meclisini İnsandır, Eşer Beşer Şaşar diyerek yönetimlerini hafife alıp, dalga geçer gibi davrandığınızın farkındasınız sanırım! Siz yasaları yok saydıkça, işlediğiniz kişisel suçlardan dolayı yasalara başvuracağız.

Buranın Belediye Başkanı olmanız her kesimin insanı ile muhatap olmanızı gerektirir. Eski Belediye Başkanı ile oturmamızdan ve dostluğumuzdan feyiz alıp, sizinle de oturup Didim için yapabileceklerimizi konuşmayı çok isterdik. Otura bilmek için Mümin Başkan elini uzattı, siz açık seçik bir şekilde ayrımcılık yapıp bizden uzak durmak istediniz. Kazanılmış bir Hukuk savaşının nispet olarak kutlaması olmaz. Olsa, olsa “yaşasın adalet” yüksek sesi ile hep birlikte Didim Halkının sevinç gösterileri yapması gerekir kardeşlik adına. Umarız ne dediğimizi anladınız Hukuk adına!

Şimdi her zaman yaptığımız gibi buraya sizi başıboş bırakan CHP’nin genel merkezine seslenmek istiyoruz.

PM’si; 60 karşı, 54 oy ile Nazlı Aka gitsin diyebilecek hassasiyeti Atatürk Posteri adına gösterebiliyor ve bu konu da bizi de mutlu edebiliyorlarsa, PM’nin, Didim’de ki yangını yaratan Atabay’ın disiplinsize edilmesini de görmelerini talep ediyoruz.

Didim Belediye Başkanı’nın yasa ve mevzuata uymadığının delileri sairdir. Bu delilerin her geçen gün artacağından, yasaları ve mevzuatı çiğneyeceğinden kimsenin hiçbir şüphesi kalmamışken, CHP’nin yüksek disiplin kurulunun, acilen Aydın İl Disiplin Kurulu’na görev vermelerini bekliyoruz.

Bu davranış, CHP’nin toplumdaki var olan güvenirliliğinin devamlılığı esasıdır. Çamur at izi kalsın politikası, seni kurtarmaz” dedi. (Gezgin Değirmenci/Didim)

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.