Rıdvan Eşin
Esnaf Odaları Bidliği
Aydem
Rıdvan Eşin

'Bütün istihbaratı ele geçirmek istediler'

SİYASET 03.06.2015 - 15:09, Güncelleme: 01.12.2020 - 14:49 3454+ kez okundu.
 

'Bütün istihbaratı ele geçirmek istediler'

Paralel Yapı'ya ilişkin konuşan Başbakan Davutoğlu, "Devlet bir tehdit oluştuğunda zaaf gösteremez. Bir tedbir almak zorundadır.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Bana en şiddetli muhalif olanın dahi özünde iyi olduğuna inandığım için mutlaka iyi bir şeyler yakalamaya çalışırım. Ama Türkiye'de siyasal kültür maalesef kralın huzuruna yani halkın huzuruna çıkarken, mutlak iyiyle mutlak kötünün mücadelesi gibi yansıtılıyor. Bu doğru bir şey değil. Bunu aşmaya çalıştığınızda da bu sefer zaaf gibi görünmeye başlanıyor" dedi. Kral Fm ve Kral TV ortak yayına katılan Davutoğlu, Mehmet Akbay'ın hazırlayıp sunduğu "Mehmet'in Gezegeni" başlıklı programda soruları cevapladı. Davutoğlu, Akbay'ın, "Şarkılarla, türkülerle size biraz enerji verelim" sözleri üzerine, bu enerjiye ihtiyaçları olduğunu söyledi. Akbay'ın "Şu anda bize göre kralın huzurundasınız Sayın Başbakanım. Kral bize göre halk. Halkın huzuruna hoş geldiniz" ifadelerine de Davutoğlu, "Teşekkür ederim, zaten sürekli huzurundayız" şeklinde yanıt verdi. Mehmet Akbay, 81 yerel radyonun Kral Fm ile ortak yayında olduğunu hatırlatarak, "Son zamanlarda bizi üzen bir tablo var. Herkes büyük bir oranda kendi kanalında, kendi propagandasını yapıyor. Diğer tarafa asla ulaşamayan bir ses var. Tarafsızlar, ön yargıları olmayanlar işte burada" düşüncelerini belirtti. Bunun üzerine Davutoğlu, "Bu büyük bir şeref. Herkese ulaşabilmek büyük bir şeref. O zaman arkadaşça konuşalım. Siz de benim gibi kravatsız şekilde kralın huzuruna çıkın" ifadelerini kullandı. Akbay'ın, "Sayın Başbakanım radyonun sizin hayatınızdaki yeri nedir?" sorusu üzerine Davutoğlu, "Her şeyden önce çocukluğumuzda, hala evde sakladığımız bir radyomuz var. Onun başında maç dinlerdik, arkası yarın dinlerdik. Lise yarışmaları olurdu, cumartesi akşamları. Böyle heyecanla onun başına oturup bir şekilde bir iletişimle, gezegenden gelen bir sesi duyar gibi, o büyülü kutunun içinden şarkılar, haberler, maçlar dinlerdik" diye konuştu. Davutoğlu, radyodan çıkan sesin kendisine şaşkınlık verdiğini anlatarak, şöyle devam etti: "Ama nihayet evin ortasına kurulmuş, yani televizyonlar var onun için hayal etmek biraz zor ama evin en müntehap köşesinde bir radyo olurdu ve herkes onun başında, etrafında olurdu. Ya da bir şey yapıyorsanız bir taraftan radyo açıp bir şeyler yazıyorsunuz. Televizyon bunu değiştirdi. Televizyon daha sihirli gelmiyor. Çünkü görüyorsunuz. Diğeri ise gaipten bir sesle hitap ediliyor size. O da etkileyici. Hayal kurmanıza engel olmuyor. Yani görmeden, işte tefekkür böyle başlar. Ben bir kitabımın girişinde düşünmek, konuşmak ve yazmak üzerine bir bölüm yazmıştım. Düşündüğünüz zaman sınırınız yok. Her şeyi tahayyül edersiniz. Konuşurken bu neredeyse onda bire iner. Yazmaya başladığınız da üslup daha da onu sınırlar. Şimdi radyo bizi tefekküre, hayale sevk ediyor. Bir canlandırmaya, görünen değil de görünmeyen, soyuta yönlendiriyordu. O bakımdan bir anlamı vardı." "Sarı Gelin'le zihnimde Erzurum ve Kafkaslar canlanır" Başbakan Davutoğlu, gençliklerinde milli duyguların yeni yeni geliştiği dönemlerde Azeri radyolarını aradığını dile getirerek, "Arar, bir Azeri lehçesi yakaladığımda durur, onu zevkle dinlerdim. Onları yakalamak size ulaşamadığınız bir aleme ulaşma imkanı sunuyordu. Müthiş bir şeydi radyo. Sonra özel radyolar çıktığında bazen radyolara yorum da yaptım ben uluslararası ilişkiler alanında. Dolayısıyla radyo hayatımızın bir parçası oldu. Bazı şeyler hayatımıza girer ve hafızamızdan hiç çıkmaz. Kitap, kütüphane gibi. Radyo böyle bir unsurdu. Evvelde asli bir unsurdu. Şimdi nostaljik bir şekilde onlara bakıyoruz" değerlendirmesinde bulundu. Araba kullanmayı çok sevdiğini belirten Davutoğlu, özellikle akademik hayattayken yol boyunca radyo dinlediğini söyledi. Akbay'ın, "Biraz önce Sarı Gelin'i dinlerken neler hissettiniz? Birkaç dakikalık sizi koparabildik mi?" şeklindeki sorusuna Davutoğlu, "Evet kesinlikle. Sarı Gelin'in bana bir aşkı, sevdayı ve buluşma ümidi zayıf gibi görünen ama o kadar yürekten gelir ki o türkü. Türkülerde zihninizde ne canlandığı önemli. Sarı Gelin'le zihnimde Erzurum ve Kafkaslar canlanır ve orada siz onu yakalarsınız. Bir aşkın bu kadar güzel ifade edilmesi sizi çeker, cezbeder. O bakımdan türkülerin, şarkıların, şiirlerin sizin zihninizde oluşturduğu yansımaları önemli" cevabını verdi. "Ahlaki bir hayali, çıkarcı bir gerçeğe her zaman tercih etmişimdir" Davutoğlu, Akbay'ın, programın 81 ilde dinlendiğini hatırlatması üzerine, "Türkiye'nin her köşesine selamlar. Kralın huzurunda, yani halkın huzurunda olmak çok güzel. Zaten eğer sizin maskeniz varsa, karşıda da perdeler, maskeler oluşur. Ama siz açık ve samimi olduğunuzda ki önemli olan hayatın füsunlu hali bir anlamda. Onun için bütün Türkiye'nin her köşesindeki dinleyicilerimize, izleyicilerimize selamlarımı iletiyorum" diye konuştu. Akbay'ın, "Muhalefet bir şey söylediğinde 'Acaba bu söylediklerinde bir doğru eleştiri var mı?' diyen bir iktidar hayali kuruyorum, iktidar güzel bir şey yaptığında 'Bunlar da bunu güzel yaptılar' diyen bir muhalefet hayali kuruyorum. Bu çok mu uçuk bir hayal oldu?" şeklindeki sorusu üzerine Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bu çok ahlaki ve güzel bir hayal ama maalesef hayatın gerçekliğinde görülmeyen, yaşanması zor gibi görünen bir hayal. Aslına bakarsanız hepimizin hayalleri vardır ve bu hayalin dayandığı zemin önemli. Ben ahlaki bir hayali, çıkarcı bir gerçeğe her zaman tercih etmişimdir. Üniversitede öğrencilerim geldiğinde, daha önce kendi makalelerimi veririm ve 'beni eleştirin' derim. Öğrenci size büyük bir hayranlıkla gelir ve talebe olmak ister ama önce ona kendi özgün haliyle eleştiri yapabilme kabiliyetini gösterebilmeniz için, kendinizi eleştirmesine izin vermeniz lazım. O bakımdan ben muhalefetten ya da toplumun herhangi bir kesiminden gelen eleştirileri dikkatlice ve can kulağıyla dinlerim. Bazen toplantılarımızın uzun sürme sebebi, herkesi dinleme arzusu. O bakımdan ben buna açığım ama maalesef Türkiye'deki siyasi kültür, insanları öyle bir noktaya getirmiş ki muhalefet ne derse bu anlamda bir karşılık bulmak için söylemiyor. Keşke öyle olsa. Mesela dese ki 'Şurada, şu politikalarınız doğru ama şu yanlış gidiyor'. Biz bunu gerçekten kabul etmeye hazırız. Hayat gridir. Bu gri alanda yaşıyoruz." "Eleştiriye de konuşmaya da açık olmak gerektiğini düşünüyorum" Davutoğlu, hiçbir insanın melek ya da şeytan olmadığını anlatarak, "Bir sembolik ifade anlamında söylüyorum, pür iyilik olan hiçbir insan yok, pür kötülük olan hiçbir insan da yok. Her insanın cevherinde iyilik var, ben buna inanıyorum. Bizim inancımız da budur. İnsan en güzel şekilde yaratılmış. Allah'ın isimleriyle bir anlamda tezkiye edilmiş. Dolayısıyla bana en şiddetli muhalif olanın dahi özünde iyi olduğuna inandığım için mutlaka iyi bir şeyler yakalamaya çalışırım. Ama Türkiye'de siyasal kültür, maalesef kralın huzuruna yani halkın huzuruna çıkarken, mutlak iyiyle mutlak kötünün mücadelesi gibi yansıtılıyor. Bu doğru bir şey değil. Bunu aşmaya çalıştığınızda da bu sefer zaaf gibi görünmeye başlanıyor. Keşke bu olsaydı" ifadelerini kullandı. Akbay'ın "Ben geçenlerde Kılıçdaroğlu'na sormuştum, 'Hiç mi iyi bir şeyler yapmıyorlar?' diye. O da 'mutlaka yapıyorlar' demişti. 'Neden söylemiyorsunuz?' diye sorduğumda, 'Bizim görevimiz muhalefet yapmak' demişti" sözleri üzerine Davutoğlu, "İşte problem burada. Aslında görevimiz, halka hizmet etmek. Görevimiz doğru bir çizgide, ahlaki bir çizgide insanlığa hizmet etmek. Yani kendinizi konunuzla değerlendirmeye başladığınızda, 'Ben iktidarım, her şeye karşı çıkmalıyım' ya da 'Ben muhalefetim her şeyi eleştirmeliyim' dediğinizde, sizi belirleyen oturduğunuz koltuk oluyor. Halbuki bizi belirleyenin vicdanımız ve o vicdanın dayandığı temel ilkeler olması lazım. Bu anlamda ben her zaman eleştiriye de konuşmaya da açık olmak gerektiğini düşünüyorum" şeklinde konuştu. Davutoğlu'nun açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle; Bizim gibi dinamik toplumlar, bizi bazen bulunduğumuzdan daha fazla güç kullanmaya sevk ediyor. Erdoğan Gezi olaylarında iyi niyetli olduğunu düşündüğü herkesle görüştü. İstanbul bizim en büyük hazinemiz. Bütün doğalgazı, petrolü bize verseler yine de değişmeyiz. Toplu gösteri ve protestolara açık olmamız lazım ama esas mesele ağaç değil diyor bunları tahrik edenlerden bir tanesi. Sivil toplum olmazsa demokrasi olmaz ama sivil toplum da sivil toplum olmalı. Devlet içinde örgütlenme sivil cuntalaşmaya dönüşür. Halktan yetki almadan ülkeyi yönetmek istiyorlar. Buna izin verilemez. Samimi bir şekilde bu harekete inanan insanları hep tenzih ettik. Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı döneminde onu korumakla görevli kişi onu dinliyorsa müthiş bir güvensizlik hissediyorsunuz. Bu topluluk gerçekten samimiyse sivil toplum alanına çekilmeli. Bütün bu tuzakların içindeki kardeşlerimizin ise çekilmesine gerek yok ancak bu tutum karşısında ortak bir tavır sergilemeliler. Çıkıp, bu yanlıştı demeliler. Devletin başında olanlar, insanlarımızın iyi olduğunu inanmak zorundayız. Devlet ilişkisi öncelikle sevgiye dayanmalı. Ama bir tehdit oluştuğunda da zaaf gösteremez devlet. Bir tedbir almak zorundadır. Önemli kaynaklarına (dershaneler) dokunulduğunda harekete geçmiş olabilirler. Ama Hakan Fidan'a yapılan operasyon dershanelerden önceydi. Bütün istihbaratı ele geçirmek istediler. MİT TIR'ları haberinin yapılması da zamanlaması da muhtevası da yanlış. Suriye, Irak, Ukrayna'da bizi etkileyen savaşlar var. Bizim görevimiz Türkiye'yi yaşananlardan uzak tutmak ama bir taraftan da sorumluluklarımızı yerine getirmek durumundayız. Dünya basını bu konuda son derece duyarlı davranıyor. Milli güvenlik demek benim güvenliğim demek diye düşünülüyor. Savcımız şehit edilirken, savcının şakağına dayanmış silahlarla bunu manşetten yayınlamak bir basın özgürlüğü mü? Bu savcının ailesinin duygularını rencide etmektir. Hiçbir basın organı bunu yayınlamasın dedim ama bunu yayınladılar. MİT TIR'ları haberi de Türkiye'nin güvenliğiyle ilgiliyse herkes dikkat etmelidir. Şimdi 2 milyona yakın mülteciyi ağırlayan Türkiye'yi teröre destek veren ülke durumuna düşürdüler. Rejim DEAŞ'la işbirliği halinde, böyle bir günde bunu yayınlıyorlar. Bunlar gazeteciliğin ötesinde insan olarak, bu ülkenin vatandaşı olarak; bu haber doğru mu diye düşünmeleri lazım. Herhangi bir Kürt vatandaşımın PKK'ya sempatiyle baktığını düşünmüyorum. Gönül isterdi ki her siyasi parti özgün politikalar yürütsün. Bazı paralel yapılar da devredeler. hem pensilvanya paraleli var hem de Kandil paraleli var. hem de CHP'ye nüfuz etmek isteyen DHKP-C paraleli var. Ben neden 81 ile gittim. Türkiye'de bir parti var ki 81 ile de gider ama diğer partilerimizin Türkiye'nin bütününü kucaklayamadı, özellikle ana muhalefet partisi. "ULUSALCILAR HDP İÇİN ÇALIŞIYOR" AK Parti neden gitsin? 13 yıllık AK Parti döneminde demokrasi 28 Şubat dönemine göre daha mı geride? Belirli seçkinci gruplar, halkın huzuruna gitmeden güç kullanmaya alışmışlar. Köşe yazılarıyla başbakana ayar vermeye alışmışlar. 12 yıl içinde biz bunların hepsini bitirdik. Kandil ile HDP'nin ilişkisi organik boyutta. En ulusalcı gibi görünen kimseler HDP için çalışıyor. HDP'nin yaptığı herhangi bir açıklamaya MHP'den tepki gördünüz mü? MHP Genel Başkan Yardımcısı'nın bir açıklaması var, HDP'nin barajı geçmesi bizi rahatsız etmez diye. Bizim 12 yılda yaptıklarımız birçok çıkar çevresini rahatsız etmiş. Bizim için önemli olan Türkiye'nin güç biriktirmesi. "OY VERİN GELELİM DEMİYORLAR" Koalisyon tedirgin etmesi lazım. CHP'nin en yüksek talep ettiği oy yüzde 35. AK Parti ise yüzde 40 alsa başarısız görülüyor. MHP üçüncü parti olma derdinde, HDP barajı aşma derdinde. Tek dertleri AK Parti'nin gitmesi. Oy verini gitsinler diyorlar, oy verin gelelim demiyorlar. Hiç tereddütümüz yok, tek başına iktidar olacağız. Allah'ın izniyle 7 Haziran'da bunu gerçekleştireceğiz. Türkiye ile ilgili vizyonu olan iktidar iddiasında olur. Ama yapacak bir şeyi olmayanlar, birbirleriyle alakalı olmayan partileri bir araya getiriyorlar. Önce Genç Parti hesapları yapıldı ama ters tepti. Daha sonra Kılıçdaroğlu'nu çıkardılar Ghandi gibi. Şimdi HDP'yi makyajlama çalışmaları var. "
Paralel Yapı'ya ilişkin konuşan Başbakan Davutoğlu, "Devlet bir tehdit oluştuğunda zaaf gösteremez. Bir tedbir almak zorundadır.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Bana en şiddetli muhalif olanın dahi özünde iyi olduğuna inandığım için mutlaka iyi bir şeyler yakalamaya çalışırım. Ama Türkiye'de siyasal kültür maalesef kralın huzuruna yani halkın huzuruna çıkarken, mutlak iyiyle mutlak kötünün mücadelesi gibi yansıtılıyor. Bu doğru bir şey değil. Bunu aşmaya çalıştığınızda da bu sefer zaaf gibi görünmeye başlanıyor" dedi.

Kral Fm ve Kral TV ortak yayına katılan Davutoğlu, Mehmet Akbay'ın hazırlayıp sunduğu "Mehmet'in Gezegeni" başlıklı programda soruları cevapladı.

Davutoğlu, Akbay'ın, "Şarkılarla, türkülerle size biraz enerji verelim" sözleri üzerine, bu enerjiye ihtiyaçları olduğunu söyledi.

Akbay'ın "Şu anda bize göre kralın huzurundasınız Sayın Başbakanım. Kral bize göre halk. Halkın huzuruna hoş geldiniz" ifadelerine de Davutoğlu, "Teşekkür ederim, zaten sürekli huzurundayız" şeklinde yanıt verdi.

Mehmet Akbay, 81 yerel radyonun Kral Fm ile ortak yayında olduğunu hatırlatarak, "Son zamanlarda bizi üzen bir tablo var. Herkes büyük bir oranda kendi kanalında, kendi propagandasını yapıyor. Diğer tarafa asla ulaşamayan bir ses var. Tarafsızlar, ön yargıları olmayanlar işte burada" düşüncelerini belirtti.

Bunun üzerine Davutoğlu, "Bu büyük bir şeref. Herkese ulaşabilmek büyük bir şeref. O zaman arkadaşça konuşalım. Siz de benim gibi kravatsız şekilde kralın huzuruna çıkın" ifadelerini kullandı.

Akbay'ın, "Sayın Başbakanım radyonun sizin hayatınızdaki yeri nedir?" sorusu üzerine Davutoğlu, "Her şeyden önce çocukluğumuzda, hala evde sakladığımız bir radyomuz var. Onun başında maç dinlerdik, arkası yarın dinlerdik. Lise yarışmaları olurdu, cumartesi akşamları. Böyle heyecanla onun başına oturup bir şekilde bir iletişimle, gezegenden gelen bir sesi duyar gibi, o büyülü kutunun içinden şarkılar, haberler, maçlar dinlerdik" diye konuştu.

Davutoğlu, radyodan çıkan sesin kendisine şaşkınlık verdiğini anlatarak, şöyle devam etti:

"Ama nihayet evin ortasına kurulmuş, yani televizyonlar var onun için hayal etmek biraz zor ama evin en müntehap köşesinde bir radyo olurdu ve herkes onun başında, etrafında olurdu. Ya da bir şey yapıyorsanız bir taraftan radyo açıp bir şeyler yazıyorsunuz. Televizyon bunu değiştirdi. Televizyon daha sihirli gelmiyor. Çünkü görüyorsunuz. Diğeri ise gaipten bir sesle hitap ediliyor size. O da etkileyici. Hayal kurmanıza engel olmuyor. Yani görmeden, işte tefekkür böyle başlar. Ben bir kitabımın girişinde düşünmek, konuşmak ve yazmak üzerine bir bölüm yazmıştım. Düşündüğünüz zaman sınırınız yok. Her şeyi tahayyül edersiniz. Konuşurken bu neredeyse onda bire iner. Yazmaya başladığınız da üslup daha da onu sınırlar. Şimdi radyo bizi tefekküre, hayale sevk ediyor. Bir canlandırmaya, görünen değil de görünmeyen, soyuta yönlendiriyordu. O bakımdan bir anlamı vardı."

"Sarı Gelin'le zihnimde Erzurum ve Kafkaslar canlanır"

Başbakan Davutoğlu, gençliklerinde milli duyguların yeni yeni geliştiği dönemlerde Azeri radyolarını aradığını dile getirerek, "Arar, bir Azeri lehçesi yakaladığımda durur, onu zevkle dinlerdim. Onları yakalamak size ulaşamadığınız bir aleme ulaşma imkanı sunuyordu. Müthiş bir şeydi radyo. Sonra özel radyolar çıktığında bazen radyolara yorum da yaptım ben uluslararası ilişkiler alanında. Dolayısıyla radyo hayatımızın bir parçası oldu. Bazı şeyler hayatımıza girer ve hafızamızdan hiç çıkmaz. Kitap, kütüphane gibi. Radyo böyle bir unsurdu. Evvelde asli bir unsurdu. Şimdi nostaljik bir şekilde onlara bakıyoruz" değerlendirmesinde bulundu.

Araba kullanmayı çok sevdiğini belirten Davutoğlu, özellikle akademik hayattayken yol boyunca radyo dinlediğini söyledi.

Akbay'ın, "Biraz önce Sarı Gelin'i dinlerken neler hissettiniz? Birkaç dakikalık sizi koparabildik mi?" şeklindeki sorusuna Davutoğlu, "Evet kesinlikle. Sarı Gelin'in bana bir aşkı, sevdayı ve buluşma ümidi zayıf gibi görünen ama o kadar yürekten gelir ki o türkü. Türkülerde zihninizde ne canlandığı önemli. Sarı Gelin'le zihnimde Erzurum ve Kafkaslar canlanır ve orada siz onu yakalarsınız. Bir aşkın bu kadar güzel ifade edilmesi sizi çeker, cezbeder. O bakımdan türkülerin, şarkıların, şiirlerin sizin zihninizde oluşturduğu yansımaları önemli" cevabını verdi.

"Ahlaki bir hayali, çıkarcı bir gerçeğe her zaman tercih etmişimdir"

Davutoğlu, Akbay'ın, programın 81 ilde dinlendiğini hatırlatması üzerine, "Türkiye'nin her köşesine selamlar. Kralın huzurunda, yani halkın huzurunda olmak çok güzel. Zaten eğer sizin maskeniz varsa, karşıda da perdeler, maskeler oluşur. Ama siz açık ve samimi olduğunuzda ki önemli olan hayatın füsunlu hali bir anlamda. Onun için bütün Türkiye'nin her köşesindeki dinleyicilerimize, izleyicilerimize selamlarımı iletiyorum" diye konuştu.

Akbay'ın, "Muhalefet bir şey söylediğinde 'Acaba bu söylediklerinde bir doğru eleştiri var mı?' diyen bir iktidar hayali kuruyorum, iktidar güzel bir şey yaptığında 'Bunlar da bunu güzel yaptılar' diyen bir muhalefet hayali kuruyorum. Bu çok mu uçuk bir hayal oldu?" şeklindeki sorusu üzerine Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bu çok ahlaki ve güzel bir hayal ama maalesef hayatın gerçekliğinde görülmeyen, yaşanması zor gibi görünen bir hayal. Aslına bakarsanız hepimizin hayalleri vardır ve bu hayalin dayandığı zemin önemli. Ben ahlaki bir hayali, çıkarcı bir gerçeğe her zaman tercih etmişimdir. Üniversitede öğrencilerim geldiğinde, daha önce kendi makalelerimi veririm ve 'beni eleştirin' derim. Öğrenci size büyük bir hayranlıkla gelir ve talebe olmak ister ama önce ona kendi özgün haliyle eleştiri yapabilme kabiliyetini gösterebilmeniz için, kendinizi eleştirmesine izin vermeniz lazım. O bakımdan ben muhalefetten ya da toplumun herhangi bir kesiminden gelen eleştirileri dikkatlice ve can kulağıyla dinlerim. Bazen toplantılarımızın uzun sürme sebebi, herkesi dinleme arzusu. O bakımdan ben buna açığım ama maalesef Türkiye'deki siyasi kültür, insanları öyle bir noktaya getirmiş ki muhalefet ne derse bu anlamda bir karşılık bulmak için söylemiyor. Keşke öyle olsa. Mesela dese ki 'Şurada, şu politikalarınız doğru ama şu yanlış gidiyor'. Biz bunu gerçekten kabul etmeye hazırız. Hayat gridir. Bu gri alanda yaşıyoruz."

"Eleştiriye de konuşmaya da açık olmak gerektiğini düşünüyorum"

Davutoğlu, hiçbir insanın melek ya da şeytan olmadığını anlatarak, "Bir sembolik ifade anlamında söylüyorum, pür iyilik olan hiçbir insan yok, pür kötülük olan hiçbir insan da yok. Her insanın cevherinde iyilik var, ben buna inanıyorum. Bizim inancımız da budur. İnsan en güzel şekilde yaratılmış. Allah'ın isimleriyle bir anlamda tezkiye edilmiş. Dolayısıyla bana en şiddetli muhalif olanın dahi özünde iyi olduğuna inandığım için mutlaka iyi bir şeyler yakalamaya çalışırım. Ama Türkiye'de siyasal kültür, maalesef kralın huzuruna yani halkın huzuruna çıkarken, mutlak iyiyle mutlak kötünün mücadelesi gibi yansıtılıyor. Bu doğru bir şey değil. Bunu aşmaya çalıştığınızda da bu sefer zaaf gibi görünmeye başlanıyor. Keşke bu olsaydı" ifadelerini kullandı.

Akbay'ın "Ben geçenlerde Kılıçdaroğlu'na sormuştum, 'Hiç mi iyi bir şeyler yapmıyorlar?' diye. O da 'mutlaka yapıyorlar' demişti. 'Neden söylemiyorsunuz?' diye sorduğumda, 'Bizim görevimiz muhalefet yapmak' demişti" sözleri üzerine Davutoğlu, "İşte problem burada. Aslında görevimiz, halka hizmet etmek. Görevimiz doğru bir çizgide, ahlaki bir çizgide insanlığa hizmet etmek. Yani kendinizi konunuzla değerlendirmeye başladığınızda, 'Ben iktidarım, her şeye karşı çıkmalıyım' ya da 'Ben muhalefetim her şeyi eleştirmeliyim' dediğinizde, sizi belirleyen oturduğunuz koltuk oluyor. Halbuki bizi belirleyenin vicdanımız ve o vicdanın dayandığı temel ilkeler olması lazım. Bu anlamda ben her zaman eleştiriye de konuşmaya da açık olmak gerektiğini düşünüyorum" şeklinde konuştu.

Davutoğlu'nun açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle;

Bizim gibi dinamik toplumlar, bizi bazen bulunduğumuzdan daha fazla güç kullanmaya sevk ediyor. Erdoğan Gezi olaylarında iyi niyetli olduğunu düşündüğü herkesle görüştü.

İstanbul bizim en büyük hazinemiz. Bütün doğalgazı, petrolü bize verseler yine de değişmeyiz. Toplu gösteri ve protestolara açık olmamız lazım ama esas mesele ağaç değil diyor bunları tahrik edenlerden bir tanesi.

Sivil toplum olmazsa demokrasi olmaz ama sivil toplum da sivil toplum olmalı. Devlet içinde örgütlenme sivil cuntalaşmaya dönüşür. Halktan yetki almadan ülkeyi yönetmek istiyorlar. Buna izin verilemez. Samimi bir şekilde bu harekete inanan insanları hep tenzih ettik.

Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı döneminde onu korumakla görevli kişi onu dinliyorsa müthiş bir güvensizlik hissediyorsunuz. Bu topluluk gerçekten samimiyse sivil toplum alanına çekilmeli. Bütün bu tuzakların içindeki kardeşlerimizin ise çekilmesine gerek yok ancak bu tutum karşısında ortak bir tavır sergilemeliler. Çıkıp, bu yanlıştı demeliler.

Devletin başında olanlar, insanlarımızın iyi olduğunu inanmak zorundayız. Devlet ilişkisi öncelikle sevgiye dayanmalı. Ama bir tehdit oluştuğunda da zaaf gösteremez devlet. Bir tedbir almak zorundadır. Önemli kaynaklarına (dershaneler) dokunulduğunda harekete geçmiş olabilirler. Ama Hakan Fidan'a yapılan operasyon dershanelerden önceydi. Bütün istihbaratı ele geçirmek istediler.

MİT TIR'ları haberinin yapılması da zamanlaması da muhtevası da yanlış. Suriye, Irak, Ukrayna'da bizi etkileyen savaşlar var. Bizim görevimiz Türkiye'yi yaşananlardan uzak tutmak ama bir taraftan da sorumluluklarımızı yerine getirmek durumundayız.

Dünya basını bu konuda son derece duyarlı davranıyor. Milli güvenlik demek benim güvenliğim demek diye düşünülüyor. Savcımız şehit edilirken, savcının şakağına dayanmış silahlarla bunu manşetten yayınlamak bir basın özgürlüğü mü? Bu savcının ailesinin duygularını rencide etmektir.

Hiçbir basın organı bunu yayınlamasın dedim ama bunu yayınladılar. MİT TIR'ları haberi de Türkiye'nin güvenliğiyle ilgiliyse herkes dikkat etmelidir. Şimdi 2 milyona yakın mülteciyi ağırlayan Türkiye'yi teröre destek veren ülke durumuna düşürdüler. Rejim DEAŞ'la işbirliği halinde, böyle bir günde bunu yayınlıyorlar. Bunlar gazeteciliğin ötesinde insan olarak, bu ülkenin vatandaşı olarak; bu haber doğru mu diye düşünmeleri lazım.

Herhangi bir Kürt vatandaşımın PKK'ya sempatiyle baktığını düşünmüyorum. Gönül isterdi ki her siyasi parti özgün politikalar yürütsün. Bazı paralel yapılar da devredeler. hem pensilvanya paraleli var hem de Kandil paraleli var. hem de CHP'ye nüfuz etmek isteyen DHKP-C paraleli var.

Ben neden 81 ile gittim. Türkiye'de bir parti var ki 81 ile de gider ama diğer partilerimizin Türkiye'nin bütününü kucaklayamadı, özellikle ana muhalefet partisi.

"ULUSALCILAR HDP İÇİN ÇALIŞIYOR"

AK Parti neden gitsin? 13 yıllık AK Parti döneminde demokrasi 28 Şubat dönemine göre daha mı geride? Belirli seçkinci gruplar, halkın huzuruna gitmeden güç kullanmaya alışmışlar. Köşe yazılarıyla başbakana ayar vermeye alışmışlar. 12 yıl içinde biz bunların hepsini bitirdik. Kandil ile HDP'nin ilişkisi organik boyutta. En ulusalcı gibi görünen kimseler HDP için çalışıyor.

HDP'nin yaptığı herhangi bir açıklamaya MHP'den tepki gördünüz mü? MHP Genel Başkan Yardımcısı'nın bir açıklaması var, HDP'nin barajı geçmesi bizi rahatsız etmez diye. Bizim 12 yılda yaptıklarımız birçok çıkar çevresini rahatsız etmiş. Bizim için önemli olan Türkiye'nin güç biriktirmesi.

"OY VERİN GELELİM DEMİYORLAR"

Koalisyon tedirgin etmesi lazım. CHP'nin en yüksek talep ettiği oy yüzde 35. AK Parti ise yüzde 40 alsa başarısız görülüyor. MHP üçüncü parti olma derdinde, HDP barajı aşma derdinde. Tek dertleri AK Parti'nin gitmesi. Oy verini gitsinler diyorlar, oy verin gelelim demiyorlar.

Hiç tereddütümüz yok, tek başına iktidar olacağız. Allah'ın izniyle 7 Haziran'da bunu gerçekleştireceğiz. Türkiye ile ilgili vizyonu olan iktidar iddiasında olur. Ama yapacak bir şeyi olmayanlar, birbirleriyle alakalı olmayan partileri bir araya getiriyorlar.

Önce Genç Parti hesapları yapıldı ama ters tepti. Daha sonra Kılıçdaroğlu'nu çıkardılar Ghandi gibi. Şimdi HDP'yi makyajlama çalışmaları var. "

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.